Buket Işıkdoğan Köse

Buket Işıkdoğan Köse

LUİZVİL (KENTAKİ) PARKINDAN /TAKSİM MEYDANINA…

1 Mayıs 1886’da Amerika işçi sendikaları Konfederasyonun önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentaki) altı binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdüler.

  O dönemde, Luizvilde ki parklar siyahi vatandaşlara kapalıydı. İşçiler sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Parka girdiler. Gazeteler bu olayı ‘’ Böylece ön yargı olayı yıkılmış oldu ‘’ diye yazdı.

  Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde devam etti ta ki; dördüncü yılında yaşanan kanlı HAYMARKET olayına kadar.

  Birilerini zengin etmek adına insan gücünün sömürülmesi, arkalarına hükümetlerin de gücünü alarak sert müdahalelerle durdurulması, günümüze kadar geleneksel bir durum oluşturmuş ki, bugün de dünyanın her yerinde 1 Mayıslar çeşitli müdahalelerle engellenmek istenmektedir.

  Dünya’da ‘’ Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’’ olarak kutlanılması kanunla kabul edilmiş bir bayram, neden müdahalelerle engellenir? anlamak olası değil.

  Ülkemizde ilk kez 1923’te resmi olarak ‘’ Emek ve Dayanışma Günü’’ adıyla kutlanmıştır.

  Haksızlıklarla mücadele etmek gününde, böylesi haksızlıklarla hak arayanlara müdahale edilmesi hiç mantıklı gelmiyor nedense!

  Bugün Taksime giden her bir sokağının kapatılarak Taksime girişlerin engellenmesi, toplulukların göz altına alınması, basının ablukaya alınarak haber yapmasının engellenmesi haberleriyle güne başladık.

  Bir zamanlar Yeşilçam da 1 Mayıs’ı konu alan filmlere rastlamak mümkündü. Başta Tarık Akan, Kemal Sunal işçilerin haklarını savunan ne çok film de rol almıştır. Televizyonu ve müdahaleleri izlerken zihnimde Tarık Akan ve Kemal Sunal’ın kol kola girmiş 1 Mayıs marşını söyledikleri film karesi canlandı birden.

  Artık toplumsal öğretilerin tamamen yok sayıldığı, gülmelerin unutturulduğu film ve dizilerle uyutulan bir topluma dönüştürüldük.

    Her neyse bu ele alınması gereken ayrı bir konu biz, konumuza dönelim.

Tarık Akan dedik, Kemal Sunal dedik, 1 Mayıs marşı dedik …

   1886 yılında Amerika da siyahi ve beyazların el ele kol kola gerçekleştirdikleri bir eylem dünyayı hak arayışları konusunda birleştirmişken, bizim ülkemiz de neden bir marşa bile bütün bir millet sahip çıkmaz ve bu marş sol grupların benimsediği marş olarak adlandırılır. Filmlerde söylendiğinde filmler sansürlenir.

  1 Mayıs Marşı, Bertolt Brecht’in Gorki’nin ANA romanından uyarladığı oyunun Türkiye’de perdelenmesi sırasında Serper Özsan tarafından oyun müziği olarak yazılmış ve bestelenmiştir.

  Belki de Sosyalist Parti tarafından parti marşı olarak kabul edilmesi toplumsal bir marşın bir grup içinde hapsedilmesine sebep olmuştur!

  Peki bu marşın sözleri ne diyor?

Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır.
Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez,
Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.

 

1 Mayıs, 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı.

Yepyeni bir güneş doğar, dağların doruklarından,
Mutlu bir hayat filizlenir, kavganın ufuklarından.
Yurdumun mutlu günleri, mutlak gelen gündedir.

1 Mayıs, 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı,
Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkların bayramı.

 Göz altıların yaşanmadığı, meydanların yasaklanmadığı, emekçilerin haklarının nasıl iyileştirilmesi gerektiğinin kanunlarca desteklendiği 1Mayıs kutlamalarına kavuşulması dileğimle. Kutlu olsun…

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar