Buket Işıkdoğan Köse

Buket Işıkdoğan Köse

SABİHALAR GEÇİDİ…

  Çocukluk zamanlarımda, “annenin adı ne” dediklerinde, dilim dönmez zorlanırdım. Ben de kısaca “anne’’ derdim. “Zaten annenin de bir adı olur muymuş hiç, anne annedir’’ diye de geçirirdim aklımdan.

  Annem bir gün adıyla ile ilgili bir anısını paylaştı. Kendisi İzmir Küçük Çiğli’de (eski adı Boşnak köyü) doğup büyümüş bir Boşnak kızıdır.

  Arkadaşlarıyla taşların üzerine oturur, o zamanın ünlü artistlerini konuşurlarmış. Kimi “ben Sofia Lorenim, ben şuyum, ben buyum diyen arkadaşlarına, yukarıdan geçen uçağı göstererek “Ben Sabiha Gökçen”im dermiş annem gururla. Haklı; annemin de adı Sabiha’ ya…

  Sonra bana Sabiha Gökçen’i anlatmıştı. Cumhuriyetimizin ilk kadın savaş pilotunu…

  Mustafa Kemal Atatürk’ün sekiz manevi evladından biriydi Sabiha. 1936’da Eskişehir Askeri Hava Okuluna girmiş, av ve bombardıman uçaklarıyla başarılı görevler yaparak dünyanın ilk “Kadın Savaş Pilotu’’ unvanını kazanmıştı. Aldığı görevleri en iyi şekilde yerine getiren, dünya havacılık tarihine adını yazdıran yirmi havacıdan biri seçildi Sabiha.

  Peki; Sabiha Gökçen’in Atatürk’ün emriyle tutuklandığını biliyor muydunuz?

  Konu Hatay meselesi... Atamızın “Hatay benim şahsi davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz’’ dediği Hatay…

    Fransızlarla Hatay meselesinin konuşulduğu, en keskin tartışmaların yaşandığı sırada Sabiha Gökçen: “Biz gençler gerekirse bu işi silahlarımızla da halledebiliriz. Hatay bizim. Canımız feda olsun, kanımız da’’ der ve silahını çıkartarak üç el ateş eder.

  Bu olayın ardından Atatürk’ün emriyle tutuklanır.

  Yargıç karşısına çıkan Sabiha; ulusal duygularının atağa kalktığını, bunun için kimseden buyruk almadığını söyler.

  Havaya ateş ettiğinde aslında yalnız değildir. Atamızın kız kardeşi Makbule Hanım ve Semiha İnanç Hanım da silahlarını havaya ateşledikleri için yargıç karşısındadırlar. Yasa gereği üç kadın 24 saat hapis cezasına çarptırılır.

  (Yazmadan duramayacağım. Bir de şimdiye bakalım; evlerin içerisine hapsedilip, iş koşulları zorlaştırıldığı için işlerini bıraktırmak zorunda bırakılan kadınlara, hakkını aradığı için öldürülen Sabihalara!)

  Bir Sabiha’mız daha var. Bir kadın mühendis. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın mühendisi. 1927 Yılında Yüksek Mühendis Mektebine kabul edilen iki kız öğrenciden biri.

  350 erkek öğrenci arasında iki kız! Gazetelere haber oluyorlar ‘’Mühendis Hanımlar’’ diye. Sabiha Gürayman ve Melek Ertuğ.

  Sabiha Gürayman ilklerin insanı,  voleybol kız takımının kaptanı oluyor. Takım rakip bulunamaması nedeni ile kapatılıyor ve o, erkek takımında oynayan ilk kadın sporcu oluyor.

  1933 yılında mezun olduğunda Bayındırlık Bakanlığında işe başlıyor, kadın olmanın zorluklarını da yaşıyor. Odasına girip de onu görünce dışarıya çıkanları mı ararsınız, telefonda kadın sesi duyunca kapatanları mı?

 

  Sabiha Gürayman yılmıyor. Dağ başında, şantiyede kadın olmaz diyenlere inat, köprü inşaatlarında yer alıyor. Ankara Beypazarı yolunun 86. kilometresindeki köprünün ismi (Kız Köprüsü) yine Sabiha Gürayman’ın duran köprü inşaatının işçilerini ikna etmesiyle tamamlanıyor ve bu ismi alıyor.

  Anıtkabir’in inşasında Sabiha Gürayman Anıtkabir Kontrol Mühendisi olarak görevlendiriliyor.

  Anıtkabir’in yapımında görev alan bu değerli kadın, 1945 yılında verdiği bir söyleşide duygularını şöyle anlatıyor.

 ‘’ Bir kış günüydü. Yollar bozuk olduğu için bir at arabası ile Rasattepe’ye doğru yola çıktık. Büyük devrimciye olan borcumun altında eziliyordum.  Bu borcun hiç olmazsa küçük bir parçasını ödeme şansım doğmuştu. Müthiş duygulanmıştım ve ağlıyordum.’’

(Anıtkabirdeki Kadın Eli kitabından.)

  Gözümüzden kaçan, bilmediğimiz ne çok cesur, öncü kadınlarımız var öyle değil mi? Bazen bir anıyla kesişiyor yollarımız bazen de okuduğumuz bir yazıyla.

  Annemi yitirişimin 24. gününde benim de yolum Sabihalar Geçidi’ne düştü.

  Sabiha Işıkdoğan (canım annem), Sabiha Gökçen ve Sabiha Günayman anısına saygıyla…

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar