Çetin Osman Budak

Çetin Osman Budak

Bedelli büyüme

Başbakan Binali Yıldırım, TÜSİAD toplantısında “2018 yılı kolay olmayacak” derken, TÜİK, Türkiye’nin büyüme rekoru kırdığını ilan etti.
Türkiye, Çin ve Hindistan’ı geride bırakarak, 2017’nin üçüncü çeyreğinde yüzde 11,1 büyüdü.
Dolar bazında ise 9 aylık dönemde yüzde 2,9’luk daralma var.
Yani dolar bazında küçülmüşüz.
Peki, Türkiye büyürken ve büyümeye devam edeceği açıklanırken, 2018 yılı neden zorlu bir yıl olacak?
Ekonominin büyümesi, Türkiye huzur ve refah getirmeye yeterli bir unsur değil mi?
Değilmiş ki, 2018 Başbakan geleceğe ilişkin endişeli bakıyor.
Çünkü büyüme nitelikli, istihdam ve katma değer sağlayan, sürdürülebilir bir büyüme değil.
Büyümeye eşlik etmesi beklenen, diğer ekonomik verilerde tablo tersine.
Türkiye büyürken, bütçe açığını ve cari açığı azaltamadı, daha da büyüttü.
Hükümetin Merkez Bankası’na baskılarına rağmen, faizler düşmüyor, yükseliyor.
Enflasyon canavarı hortladı, birikimleri yutuyor, halkın ekmeğini küçültüyor.
Teşviklere ve kampanyalara rağmen, işsizlik bir türlü çift haneden inmiyor.
Ortada mali disiplinin bozulması, bütçe açığı, cari açık, yüksek faiz ve enflasyon gibi bedeller çıkaran bir büyüme var.
Üretime değil, tüketime dayalı bir büyümeden başka bir sonuç çıkması da mümkün değil.
Geçen hafta, hayvan yemi, kepek, nohut, kuru fasulye gibi tarımsal ürünlerde gümrük vergisi sıfırlandı.
Yandaş basına bakarsanız, bu yolla yem ucuzlayacağı için besi maliyetleri azalacak, dolayısıyla da et fiyatları düşecek.
İşte araştırmacı gazetecilik!
Saman ithal ederek, kepek ithal ederek büyürseniz, 2018 de zor olur, 2019 da, 2020 de…
Hükümetin ve yandaş basının anlamadığı, anlamak istemediği budur.
Türkiye’nin üretime dönük yatırımlara ihtiyacı var. Bunun için de yabancı sermayenin, iş dünyasının, esnafın, vatandaşın önünü görebilmesi, kendisini güvende hissetmesi gerekiyor.
OHAL Türkiye’siyle böyle bir güven oluşması mümkün değil.
Ama Başbakan “2018 zor bir yıl olacak” açıklamasını yaptığı toplantıdan yükselen “normalleşme ve OHAL kaldırılsın” çağrılarını duymazdan geldi.
Peki, önümüzde zor bir yıl varsa, bunu kolaylaştırmayı sağlayacak bir adım yerine, yanlışta neden ısrar ediliyor?
Artık herkesin Türkiye’nin önünde bir engel oluşturduğu konusunda uzlaşmaya vardığı OHAL duvarını yıkmaya neden yanaşmıyor?
Bir söz; “En güçsüz insanlar, hayattan ders almayanlardır”.
15 yıllık iktidarın sonunda gelinen nokta, ekonomide temel sorunların ağırlaşarak devam ettiği tablosudur.
Ülkemizin, milletimizin birikimleri risk altında…
Ama ders çıkarması gerekenler, tersine; kendilerini güçlü hissetmek için tek adam düzenine giden yola, hukuk dışı, kanun dışı taşlar döşüyor.
Bedel; büyümeden çok daha hızlı büyüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar