Dağhan Dönmez

Dağhan Dönmez

KARANLIĞA MEKTUPLAR - 5

Vâlâ,

Mektubunu bitirince, bir ferahlık, rahatlık duydum. Kendimi – hani Bolu’da – bahçe gibi bir yere giderdik, köyde, dehşetli yeşil bir şeydi, tekrar oradaymışım sandım. Bana şimdi öyle geliyor ki, gençlik denilen hadiseyi Bolu’da yaşadım ve sonra artık bir daha genç olmadım, hep bugünkü gibiyim. Elbette bir gün karşılıklı oturup, ömrümüzün muhasebesini yapacağız. Ama henüz çok erken. Ben kendi payıma henüz oturup, soğukkanlılıkla muhasebe yapamayacak kadar hayatla ve insanlarla alakalıyım.

Gözlerinden öperim.”

Gençliğin gelip geçen bir an, bir hadise olduğunu; bugünün insanına nasıl anlatabilirsiniz? Onlarca gençlik iksiri, ağızlarından tütsülü laflar dökülen bir o kadar şifacı ve kapital tıbbın son harikası botoks varken...

Dosttan gelen mektubun, dehşetli yeşil bir doğanın ortasında aldığınız, ferah bir nefese eş değer olduğunu veya...

Hiç olmazsa, hayatla ve insanlarla alakalı olmayı... O da mı nâmümkün!

Umutsuz bir manifesto ya da beyhude bir serzeniş olarak algılama bu satırları saygıdeğer okur. Bir tespit benimkisi. Toplumu biçimlendiren, ruhundan buharlı ütüler gibi iyileştirici dokunuşlarla geçen, yazarlardır oysa. Yazarların kelimeleri... Hepsinden önce de derdi!

Etrafınıza dönüp bakın şimdi. Bu çağda soluk alan kaç yazarın derdi var? Popüler olma hevesi, ego tatmini, ödül ya da para talebini kastetmiyorum elbette! Attilâ İlhan diyordu ya; yazar bir şey olmak isteyen değil; bir şey yapmak isteyen kişidir diye. O kerteden bir dert...

Kibir dolu instagram paylaşımları, artistik patinaj ve üstenci bakış dışında ne görüyorsunuz?

Oysa, yeni bir nesil geliyor. John Locke’un tabularasası gibi... Süt beyaz dişleri gibi Türkçenin, yeni bir nesil... Onların zihnine hangi tohumları serpeceğiz? Nasıl dokunacağız kelimelerimizle onlara? Ve nasıl selamlayacağız; hangi sözlerle merhaba diyeceğiz?

Benim merhabam, eskilerden dönüp gelen bir ses olsun:

“Merhabâ hoş geldin ey rûh-i revânım merhabâ

Ey şeker-leb yâr-ı şirîn lâ-mekânım merhabâ
Çün lebin câm-ı Cem oldu nefha-i Rühu'l-Kudüs
Ey cemilim ey cemâlim bahr u kânım merhabâ
Gönlüme hîç senden özge nesne lâyık görmedim
Sûretim aklım ukûlüm cism ü cânım merhabâ
Ey melek sûretli dil-ber cân fedâdır yoluna
Çün dedin lahmike lahmi kana kanım merhabâ”
Geldi yârım nâs ile sordu Nesîmî neçesin
Merhabâ hoş geldin ey rûh-i revânım merhabâ”

Önceki ve Sonraki Yazılar