Popülizm, yerli otomobil, Hisarcıklıoğlu...

Bugüne kadar çok sayıda “popüler” hareketiyle gündeme gelen Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin en renkli başkanları arasındaki yerini sağlamlaştırmış biri. Özellikle siyasetle ilgili konularda tüm oda ve çeperindeki sivil toplum örgütlerinin başkanlarını toplayıp basının karşısına çıkarak “ulusal çağrılar” yapan Hisarcıklıoğlu, “akil adamlar” arasında da yer almıştı. Teröre karşı yaptığı çağrıların yanı sıra 2009 yılında “Kriz varsa çare de var” kampanyası düzenlemiş ve “Al-Ver Ekonomi Canlansın” reklamlarıyla TV’lerde boy göstermişti.

Şubat ayında ise TOBB Ekonomi Şurası’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı milli istihdam çağrısına destek vererek üyelerinden en az bir kişiyi işe almalarını istemişti. Hisarcıklıoğlu bu kez de AKP’nin aradığı ‘babayiğitliğe’ soyundu ve yerli otomobil üretimi konusunda “biz varız” dedi. TOBB’un Ankara’da düzenlediği ve siyasi parti liderlerini ayrı ayrı programlarla ağırladığı toplantısında Hisarcıklıoğlu sürpriz yaparak (tabii bizim için sürpriz) Erdoğan’a, “Siz yanımızda olursanız, yerli otomobil konusunda biz de varız” dedi. Haliyle birkaç gündür “Aranan babayiğit bulundu” haberlerinin öznesi haline geldi Hisarcıklıoğlu

Esas soru, “Biz varız”ın nasıl hayata ge- çeceği? Bu yazının kaleme alındığı saatlerde Hisarcıklıoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ile bir araya gelip süreci değerlendiriyordu. Ardından da 6 Haziran’da kendi üyeleriyle buluşup yol haritasını çizecek. En azından kamuoyuna açıklanan takvim böyle...

Geçen haftaki yazımda da bu yerli otomobil konusuna değinmiş ve sürecin zorluklarını rakamlarla anlatmıştım. Kendi görüşlerimden daha çok sektör temsilcilerinin konu ile ilgili dü- şüncelerini aktaran bu yazıyı destekleyen bir açıklama, dün Bakan Özlü’den geldi. Yazımda bir ülkede otomotiv gibi bir sektöre yatırım yapıp milli bir marka yaratmak istiyorsanız iç pazarınızın güçlü ve sizi destekleyecek büyüklükte olması gerektiğini belirtmiştim. Bakan Özlü Türkiye’de geçen yıl 1,5 milyondan fazla otomobil üretildiğini ve bunun yüzde 76’sının da ihraç edildiğini söyledi. Yani, sektörün itici gücü olan bir iç pazardan söz edemiyoruz.

Türkiye’de dünyaca ünlü markaların fabrikaları olduğuna, bunların da birçok parçayı yerli sanayiden tedarik ettiğine değinen Özlü, “Türkiye otomotiv sanayi konusunda tasarımıyla, üretimiyle, ihracatıyla son derece gelişmiş bir ülke. Bizim sadece kendi markamız yok. Türkiye’nin kendi tasarladığı, test ettiği, onayladığı ve piyasaya sürdüğü bir markası yok. Zaten projenin de adını, ‘yerli marka otomobil’ diye ifade ediyoruz” dedi.

Evet, Türkiye otomotiv sanayi konusunda önemli bir seviyeye gelmiş durumda ancak bu seviyeye Türkiye’de üretim yapan yabancı şirketler sayesinde gelindi. TOBB önderlik edebilir ancak üretim kısmında kim elini taşın altına koyacak, bu riski alacak, net değil? Bu işin sanayi kısmı, gelelim tüketici kısmına...

Bir otomobil satın almak ciddi bir karar, çünkü on binlerce lira harcamak gerekiyor. Dolayısıyla otomobil alırken en ince ayrıntısına kadar inceleniyor, fiyatının yanı sıra motoru, kaportası gibi teknik özelliklerine göre tercih yapılıyor. Bu tercih kriterleri arasında da en başta otomobilin markası geliyor. Marka tercihinin altında tüketicinin o isme duyduğu güven yatıyor.

Dolayısıyla dünyada tüm pazarların paylaşıldığı, onlarca yıllık geçmişe, marka bilinirliliğine sahip bir pazarda yerli otomobil üretme iddiasıyla ortaya çıkmak ciddi handikapları da beraberinde getiriyor. Umarım bu ‘babayiğitlik’ de diğerleri gibi kısa süreli bir medya şovu olarak kalmaz, ger- çeğe dönüşür ve Türkiye otomotiv dünyasına yeni ve kaliteli bir marka kazandırır. Takip edeceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar