Türkiye Doğu Akdeniz’de neden yalnız kaldı?

ABD’nin İran’la bitmeyen çekişmesi yeni bir siyasi ve ekonomik krizi beraberinde getirdi. Türkiye, ABD yaptırımları nedeniyle en önemli enerji tedarikçilerinden biri olan İran’dan petrol alamaz hale geldi. Bir başka sıkıntı ise Doğu Akdeniz’de patlak veren ‘doğal gaz bölüşüm’ gerilimi… Gelişmeler, sorunların çözümden uzaklaşıp gerilimin artacağı sinyallerini veriyor. Biri doğumuz diğeri güneyimizde yaşanan ve Türkiye’nin de aktörleri arasında yer aldığı yeni dönem ‘enerji savaşları’nın galibi kim olacak? Sıkıntılı bir ekonomik süreçten geçen Türkiye ekonomisi bu gerilimden nasıl etkilenecek? Soru çok ancak yanıtlar henüz net değil…

Ancak Türkiye açısından en önemli konu Doğu Akdeniz’de yaşananlar. Türkiye’nin sismik gemilerinin araştırmaları bitirip sondaj yapma aşamasına gelmesi üzerine uluslararası bir siyasi kriz çıktı ve bu kriz tırmanarak devam ediyor. Öncelikle kısaca olayın geçmişini anımsayalım.

Kıbrıs Rum Yönetimi, son 10 yıldır arka arkaya yaptığı hamlelerle, Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) olarak sınırlarını çizdiği bölgede doğal gaz araması için uluslararası enerji şirketleriyle anlaşmalar yaptı. 2011 yılında Limasol’un 160 km güneyinde, İsrail açıklarında daha önce bulunmuş olan Leviathan sahasının 30 km batısında Afrodit ismi verilen, 129 milyar m3’lük yeni bir doğal gaz sahası bulundu. Bu sahanın bulunmasıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile İsrail arasında bir anlaşma imzalandı. Bu süreçte Türkiye, her zaman Akdeniz’deki doğal kaynakların tüm ada halkına ait olduğunu, Rum yönetiminin tek başına karar veremeyeceğini tüm uluslararası platformlarda dile getirdi.

2015 yılında Mısır açıklarında, o tarihe kadar bulunmuş en büyük doğal gaz sahası olan Zohr keşfedildi. 850 milyar metreküp rezervi olan Zohr sahasında keşfi İtalyan ENİ yapmıştı, bu sahadaki ilk gazın bu yıl içinde çıkarılması bekleniyor. ENİ, 2018 yılında ise Kıbrıs adasının güney batısında, Calypso sahasında 220 milyar m3’lük başka bir rezerv daha buldu.

ENİ’den sonra Total ve ExxonMobil de anlaşma imzaladı

Art arda gelen bu keşifler, bölgeye dünya devi enerji şirketlerinin ilgisini de artırdı. İtalyan ENİ’nin ardından Fransız Total ve ABD’li ExxonMobil de Güney Kıbrıs ile anlaşmalar yaparak bölgede doğal gaz aramaya başladı. Tüm bunlar yaşanırken Türkiye de çeşitli uluslararası şirketlerle görüşüp birlikte arama çalışmaları yapmak istedi ancak karşılık bulamayınca kendi gemileriyle bu işi yapmaya başladı. Sondaj gemileri olan Fatih ve Yavuz’u devreye sokan Türkiye, nisan ayının sonlarında Kıbrıs açıklarında doğal gaz sondaj faaliyetlerine başladı. Zaten uluslararası gerilim de Türkiye’nin sondaj çalışmalarına başladığını duyurmasının ardından artmaya başladı.

Uluslararası toplum ile Türkiye arasında uzun yıllardır Kıbrıs nedeniyle zaman zaman siyasi sorunlar yaşanıyor. Özellikle ABD ve AB’nin Güney Kıbrıs’tan yana tavır alması dönem dönem Türkiye’yi yalnız bırakıyordu ancak doğal gaz konusuyla birlikte Türkiye’nin yalnızlığı daha da derinleşti.

Masada Türkiye’yi destekleyen ülke yok!

Türkiye, bugüne kadar bazı Arap ülkeleri ve Kuzey Afrika ülkelerinin uluslararası arenada verdiği destekten yararlandı ancak bu kez bölgede yalnız kaldı. Çünkü İsrail, Mısır, Lübnan ve Suriye, Güney Kıbrıs’tan yana tavır almış durumda. Kısaca Türkiye’nin bu ülkelerden hiçbiriyle masaya oturup diyalog kurabileceği bir ortam yok. Bölgedeki en yakın destekçimiz olan Mısır’la askeri darbe nedeniyle ilişkilerimiz oldukça bozuk. Diğer ülkeler de siyasi ve ekonomik çıkarları gereği ‘yalnız kalmış’ Türkiye yerine, daha güçlü gibi görünen tarafta yer almayı tercih ediyor.

Zaten İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs kendi aralarında Münhasır Ekonomik Bölgeleri konusunda anlaşmış durumda. Lübnan ile İsrail arasında bir anlaşmazlık söz konusu ancak majör bir etkiye sahip değil.

Hatta bu ülkeler ocak ayında Kahire’de, İsrail, Güney Kıbrıs, Yunanistan, Filistin, İtalya ve Ürdün temsilcilerinin katılımıyla “Doğu Akdeniz Gaz Forumu" kurduklarını açıkladılar. Forumun amacı da “Doğu Akdeniz çanağını enerji üssü olarak dizayn etmek ve bölgenin kaynaklarını kullanımında iş birliği yapmak” olarak açıklandı.

Kısaca Akdeniz’de bizi destekleyecek tek bir ülke bırakmadığımız için bu sorunda yalnız başına kaldık.

Önceki ve Sonraki Yazılar