NAMUSUNUZ İÇİN GİDİN!

Memlekette özellikle şu seçim sürecinde öyle çok gelişme yaşanıyor ki bazen kim ne demiş, diğeri ne cevap vermiş, bir başkası nasıl yorumlamış, tehditler, istifalar, itiraflar derken takip etmekte zorlanıyorum. Aynı sıkıntıyı hangi birini kaleme alacağımı düşünürken de yaşıyorum.

Bu yazıya başlarken de aklımdan bir sürü şey geldi geçti her biri birbirinden önemli; her başlık için sayfalarca yazılabilir. En doğrusunun sandık çağrısı yapmak olduğunda karar kıldım zira başta Kemal Kılıçdaroğlu’nun da üstüne basa basa söylediği gibi 28 Mayıs bir seçim olmaktan çıkıp bir referanduma dönüştü.

 

O gün, neyi oylayacağımıza dair onlarca konu bir çırpıda sayılabilir çünkü o gün sadece Cumhurbaşkanına değil, aynı zamanda mevcut iktidar döneminde yaşadıklarımızı ve yaşadıklarımızın yaşayacaklarımızın teminatı olduğu gerçeği ışığında geleceğimize karar vereceğiz. Taraflar artık belli oluğuna göre, içimize sinsin ya da sinmesin kendimiz, gençlerimiz, çocuklarımız ve hatta laik cumhuriyetimizin bekası için 2 taraftan birine onay vereceğiz.

Ya statükoya “Devam”, ya da yeni bir düzene “Tamam” diyeceğiz.

 

Resmi Gazete’de yayımlanan verilere göre seçimin ilk turunda kayıtlı seçmenlerden 8 milyon 312 bin 351’i oy kullanmadı. 28 Mayıs’ta ise 47 bin 523 seçmen ilk kez oy kullanacak. Sinan Oğan’a ve çekilmesine rağmen Muharrem İnce’ye verilen oyları da eklediğimiz zaman bu veriler, seçimin kaderini çok net bir şekilde değiştirecek bir potansiyeli ortaya koyuyor. İşte tam da bu noktada ve matematik ortada iken, memleketin ahvalinden şikayet eden hiç kimsenin sandığa gitmeme gibi bir lüksü yok. Her seçimde, en çok da önümüzdeki seçimlerde oy vermek yalnız bir vatandaşlık görevi değil, bir namus meselesidir. Vatan toprağı namustur çünkü. Gelecek nesillere nasıl bir yaşam bırakacağımız bir namus meselesidir. Gün umutsuzluğa kapılma günü asla değil, namus addettiğimiz tüm değerlere sahip çıkma günüdür.

Nasıl ki; dört yanı dahili ve harici düşmanlarla sarılmış, savaşlardan büyük yaralar almış,  bırakın üretmeyi tek bir bacası dahi tütmeyen bu topraklarda bir gün dahi umutsuzluğa kapılmamış olan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde dünyanın en onurlu mücadelesi ile bağımsız bir devlet kurulmuş ve elinde Osmanlı’dan kalma dış borcu dışında hiçbir şeyi olmayan bir milletten bilimden, sanayiye, sanayiden tarıma üreten, kendi kendine yetebilen ve başka uluslara da el uzatan bir ülke yaratılmış ise o günkü umut, inanç ve kararlılıkla sandık başına gitmeliyiz. Hepimizin bu toprakları vatan kılanlara bir borcu var.

 

“28 Mayıs akşamını düğün akşamı yapalım”

 

Tam 34 yıl önce Atatürk’ün devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğu duyularak kurulan Atatürkçü Düşünce Derneği, kuruluş yıl dönümü olan 19 Mayıs’ta yeni genel merkezine kavuştu. Milli mücadeleye önemli katkılarda bulunan Giresun Alay Komutanı Osman Ağa’nın Ankara’daki konağı, bundan böyle ADD’nin genel merkezi olarak hizmet verecek.

 

Derneğin yeni merkez açılışı ve kuruluş yıl dönümü kutlamasında Genel Başkan Mustafa Hüsnü Bozkurt, ders niteliğinde bir konuşma yaptı.

Bu dernek, Atatürk’ü sevenler, övenler, Atatürk’ten geçinenler derneği değil, Muammer Aksoy’u kurulduktan 7 ay sonra 2 kahpe kurşuna şehit vermiş, kurucusu Bahriye Üçok’un dinci faşistlerin bombalarıyla paramparça edilmesinin acısını yaşamış bir dernek. Bu dernek, Ahmet Taner Kışlalı’yı öbür dünyaya göç etmek zorunda bırakan hainlerin kahrını çekmiş bir dernek.” dedi Bozkurt. 

Sözlerini “Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne kavuşmakta kararlı, bu yolda can vermeye hazırız. Özel duygularımız ne olursa olsun 28 Mayıs akşamını düğün akşamı yapalım.” diye sürdürdü.

 

Başından sonuna kadar katıldığım tüm bu cümlelere başkaca şeyler eklememe gerek yok; haddim de değil. Atatürk’ün çizdiği yolu rehber edinmiş bir evlat, bir kadın ve bir anne olarak şu çağrımı yineleyebilirim.

 

Cumhuriyetimizin bir asırı devirmesinin arifesinde gerçekleşecek bu son seçim artık bir referandumdur. Özgürlüğe, adalete ne kadar susadığınızı düşünün. Hakka, hukuka, eşitliğe olan özleminizle ve asla umutsuzluğa kapılmadan gidin sandığa. Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne kavuşma arzunuzla ve umudun her zaman var olduğu inancıyla gidin.  

 

Unutmayın; devletin tüm kaynak ve kadroları elinde olan Erdoğan ve O’nun yenilmez olarak görülen rejimi, bu ülkenin yarısından fazlasının oyunun alamadı.  Atatürk ve arkadaşlarının tüm dünyaya nasıl başkaldırdığını ve O’na inanan bir halkın gücüyle parçalanmış ve sefalet içindeki bir imparatorluktan, tüm dünyanın saygı duyduğu bir millet yarattığını düşünerek gidin.

 

Bizler için mücadele eden atalarımıza, Muammer Aksoy’a, Bahriye Üçok’a, Ahmet Taner Kışlalı’ya ve tüm demokrasi şehitlerimize olan borcumuzu ödemek için gidin.

 

Başka Türkiye yok! Bize vatan kılınan her karış toprak, namustur. Namusunuz için gidin.

 

Yaşamak mesele değil, insanca yaşamak için gidin…

Önceki ve Sonraki Yazılar