İbrahim Aktaş

İbrahim Aktaş

Şair Ceketli Çocuk

2021-2022 futbol sezonunun, kuşkusuz ki en kazananı, sezon sonu şampiyonluk apoletini omuzlarına takan Trabzonspor takımı oldu. Özellikle vurgulamakta yarar var; en son 1984 yılında şampiyonluk ipini göğüsleyen bordo mavili ekip, bu yılki şampiyonluk için tamı tamına otuz sekiz yıl beklemek zorunda kaldı. Ha, arada birkaç kez, şampiyonluğa çok yaklaşmadılar değil! Ancak ve maalesef o sezonlarda başarılı olamadılar. Nasip bu zamanaymış diyeyim ve ekleyeyim; otuz sekiz yıl aradan sonra gelen bu şampiyonluğu kimler görmek isteyip de, bu dünyadan zamansız göçleriyle göremediler acaba?

Elbet ki, Karadeniz’in bordo mavili renklerine gönül vermiş ve fakat ömrü vefa etmemiş yüz binler vardır isimleri sayılabilecek! Ve elbet ki, bu dünyadan geçen herkes önemlidir birileri için… Ancak içlerinden biri var ki; herkesin sevgilisi, sadece Karadeniz’in değil tüm Türkiye’nin önemlisi olmuş. Besteleri hâlâ çalınıp, söylenmekte… Kayıtları, ânı yaşarcasına tekrar tekrar dinlenmekte, izlenmekte…  O’nun da ömrü yetmedi, fani gözleriyle yaşayamadı bu şampiyonluğu çok istemesine rağmen…

Çok ama çok erken vakitte, genç yaşta bu dünyadan göçen Kazım Koyuncu’dan başkası değil yazıma konu olan…

"Çocukken şiirle güzel oynuyordum. Şairlerle çok uğraşıyordum. Bir ceket yaptırmak istedim o zamanlar, İstanbul'a gelirken, şair ceketi..."

Bir söyleşisinde yukarıdaki açıklamayı yapar ve “Şair Ceketli Çocuğudur” artık Karadeniz’in, Türkiye’nin ve hatta Dünya’nın… Gerçekten de, hemen her kesimden dinleyicisi oluşmuştur ve dünyanın her yerinde… Artvin’in Hopa’sından çıkarak, geleneksel Karadeniz müziğine sihirli dokunuşlar yapar Kazım Koyuncu. Öyle bir dokunur ki, zannımca yüz yıllarca silinmeyecektir izi oralardan… Lazca ve Gürcüce de okur şarkılarını, sırtına bindirdiği Karadeniz’in yükü ile…

Devrimcidir bir de; zaten hareketli olan Karadeniz ezgilerine, özellikle elektronik enstrümanlarla Rock tarzında yakıştırdığı çalışmalar, ancak bir devrimcinin beyninden, ellerinden ve yüreğinden dökülebilir. Ayrıca devrimci yanını, kendisinin sarf ettiği;

''Benim futbol tutkum var. Benim bir Trabzonsporluluğum var. Genetik yapısı itibariyle iktidardan nefret eden bir kişinin tutacağı futbol takımının da, iktidar karşıtı bir şey olması gerekiyordu. O dönem Trabzonspor, şey düşünün Karadeniz'de birkaç saat ötede bize benzeyen, bizimle aynı şeylere sinirlenen insanlar var. Hepsi buralı çocuklar ve Türkiye'nin en iyi futbolunu oynuyorlar. Bende o küçük yaşta futbolu seven bir çocuk olarak bunu görebiliyordum. Küçücük bir şehirden, paradan puldan değil direk futbolun kendisinden bu o coğrafyanın karakterinden yetişmiş çok enteresan bir ekol olabilecek özellikte futbol var ve bu çok devrimci bir durum. Herhalde köyde bir Trabzonsporlu bendim.''

ve

“Trabzonspor’un bendeki ifadesi, statükonun karşısında yer alması, statükoyu parçalaması, güçlülere karşı güçsüzlerin var olduğunu ve onların da bir şeyler yapabileceğini göstermesidir.” sözlerinden de anlıyoruz.

Ha, Trabzonsporluluğu yanında, sıkı bir de futbol hayranıdır Kazım Koyuncu. Avrupa’da Liverpool’a ve Barcelona’ya hayran olduğunu ve her fırsatta futbol sevgisini, futbola bakışını haykırır;

“İlla bir futbol takımının peşinden gidilecekse bu takım bana göre Trabzonspor’dur. Bir futbol hareketi olarak Trabzonspor’u desteklemek de bana göre ayrıcalıklı ve elitist bir durumdur.”

“En neşeli, en hüzünlü, en duyarlı, en vurdumduymaz, en hızlı, en ağır, en çabuk, en acelesiz yanımızdır Trabzonspor.”

“Aslında futbol, dünyanın en kolektif toplu hareket ve eğlence biçimidir. Ancak hangi güçlerin elinde olduğu çok önemlidir. Ve bugün de kötü niyetli kişilerin elinde olduğundan, futbol zarardır... Futbol üstünden siyaset yapanlar, ihaleler alanlar, inşaatlar yapanlar varsa, futbol içinde çok günah barındıran bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.  Bunlara rağmen futbolu çok seviyorum ve Trabzonspor’u tutuyorum.”

diyerek neredeyse son yirmi yılda, futbolumuzda pek de bir şeylerin değişmediğini, iktidar siyaseti ile yürüdüğünü gözümüze sokar; hem de yıllar evvelinden…

Ancak ve ne var ki;

“Haziran’da ölmek zor” diyordu ya, şair Hasan Hüseyin Korkmazgil; henüz sonlanmamıştı o Haziran ve 25’inde bir ölüm daha vurdu bizi can evimizden… Ve bir ayrılık daha zorumuza gitti. Kazım Koyuncu, 25 Haziran 2005 tarihinde, ardında yüzbinlerce seven bırakarak ve hatta “ha kanser ha konser” sözünü bir kurtuluş reçetesine çevirmek istercesine sarf ederek ve sadece otuz üçünde aramızdan ayrılıyordu. Yine bir söyleşisinde;

“Trabzonspor’un şampiyonluğunu göremeden ölürsem, işte zoruma o gider” demişti. 

Rahat uyu Kazım Koyuncu, çok sevdiğin ve güçlüler ile savaşan bir devrimci diye nitelediğin Trabzonspor’un şampiyon oldu.

Dipnot; “Maradona futbolu sevmemde en önemli etkisi olan adamdır. Sadece büyük futbolcu olduğu için değil, o uçarı hali, yenilse bile dimdik ayakta kalabilmesi ve hala sevilmesi, özgürlükçü hali beni futbola çekmiştir.” Kazım Koyuncu.

Önceki ve Sonraki Yazılar