Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

AKP, ANAP ve emanet oylar (2)

Bu türbülanslı siyaset ortamında yeniden yapılanma çabası içindeki Anavatan Partisi
(ANAP) merkezde konumlanıp umut ışığı haline gelebilir mi?
Son yazımda bu sorularıma yanıt aramıştım.
Bugün bu arayışımı sürdürmek istiyor ve 2011’den beri ANAP’ın genel başkanlığını yürüten İbrahim Çelebi’yle konuşmamı sürdürüyorum.
Çelebi, Türkiye’nin rotasından çıkarıldığını söylediği son 15 yıllık süreçte tüm gerçeklerin medyanın devasa katkısıyla toplumdan gizlendiğinin altını çiziyor ve diyor ki:
“Hayal ürünü çakma başarılar büyük bir zafer edasıyla topluma pazarlanmıştır.
Türk milleti neredeyse dünya tarihinde görülmemiş bir algı operasyonuna uğramış, alternatifsiz bir iktidar ile başarıdan başarıya koşan bir ülkede yaşıyor havası yaratılmıştır.
Aslında tüm kaynaklarını hunharca tüketen bir ülke olmasına rağmen veriler manipüle edilerek ekonomik anlamda dünyanın en istikrarlı ülkelerinden biriymiş gibi gösterilen Türkiye’de vatandaş aşırı borçlandırılarak bu istikrarın bozulmasının kendi çöküşü anlamına geleceği yönündeki ters algıyla da neredeyse bu hükümete mahkûm hale getirilmiştir.
Aslında fakirliğe mahkûm ettiği milleti yaptığı sosyal yardımlarla kendisine minnettar duruma sokmak da bir diğer kurgusu olmuştur iktidarın.
Türkiye son 15 yıldır müthiş bir kurguyla yönetiliyor.
Mevcut muhalefet partilerinin bu süreci sukut-u hayale uğratacak etkin ve üretken muhalefet anlayışının olmayışı da süreci istemeden de olsa maalesef destekliyor.
Milletin ‘Buna değilse kime oy vereyim’ düşüncesinin altında da maalesef bu gerçek yatıyor.
İşte, Anavatan Partisi’nin yeniden doğuşu bu anlamda bir umut olmuştur.
Çünkü mevcut partilerin içinde hiç birisi Anavatan Partisi’nin birikim ve deneyimi yanında vizyonuna da sahip değildir; olmadığını defaatle göstermiştir.”
Çelebi’ye iki hafta önce İstanbul’da eski ANAP kadrolarıyla yaptıkları geniş katılımlı toplantıdan ne sonuçlar çıktığını soruyorum.
Çelebi son dönemde istişari anlamdaki toplantıları arttırdıklarını, parti yoğunluğunu bu konuya verdiklerini söyledikten sonra ekliyor:
“Sadece kendi partililerimizle değil, iş dünyasıyla, çatı örgütlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli istişare halindeyiz.
Önceki yıllardan farklı olarak artık herkesten açık serzeniş işitiyoruz.
Her kesimden herkeste ortak endişeler hâkim; bir çıkış arayışı var.
Partimizin son dönemde sergilediği yapıcı yaklaşım çok değişik çevrelerde olduğu gibi bizim eski partililerimizde de önemli bir karşılık buluyor.
Artık onlar da Anavatan Partisi’nin şu siyasal zeminde en önemli çatı olduğunun farkındalar.
Partimize geçmişte milletvekili, bakan ve parti yöneticisi olarak hizmet vermiş değerli ağabeylerimiz de artık ellerini yavaş yavaş taşın altına sokmaya başladılar.”
Çelebi eski yeni bütün partililer olarak kol kola mücadelelerini sürdüreceklerini şöyle anlatıyor:
“Biz bugüne kadar hep yapıcı, toparlatıcı bir siyaset anlayışı güttük.
Hiç bir zaman kısır bir siyaset anlayışımız olmadı.
Bugün de bu siyasal kriz ortamından nasıl çıkabileceğimizin formülleri bellidir.
Bunu kendi aramızda istişare ederek belirledik ve zamanı geldiğinde de milletimizle paylaşacağız.
Biz siyaseti tıkamak için değil, ön açmak amacıyla politika üretiyoruz.
Bu noktada diğer siyasi partilerle de istişarelerimiz olacak.
Bu krizden çıkış reçetesi her şeyden önce siyasette müzakere ve uzlaşı sürecinin yeniden tesis edilmesidir.
Biz bunu başlatacağız.
Partilerin seçim pazarlığı yapmaktan önce ülke meseleleri hakkında istişare ve çözüm arayışı içinde olmaları gerekir.
Bunun için de egoları bir yana bırakmak ve milletin umudunu besleyecek yapıcı bir anlayışa kavuşmak gerekiyor.
Bu noktada hiç kimse çözüm makamı, kurtuluşun tek umuduymuş gibi bir havaya girmemelidir.
Zira zemin o zemin değildir.”
İşte böyle; Çelebi son derece kendinden emin, iddialı konuşuyor ama bir o kadar da alçak gönüllü.
Bütün toplum kesimlerini kucaklamaktan söz ediyor.
Özal’ın başlattığı ANAP hareketinde olduğu gibi…

Önceki ve Sonraki Yazılar