Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

BİR ÇOCUĞUN GÖZLEMLERİ: ASKERİ DARBEDEN ARTA KALANLAR

Bugün 27 Mayıs 2020. Demek ki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir komuta zinciri dışında yapılan o
mahut askeri darbenin tam 60. Yıldönümü. O günün öncesi ve 27 Mayıs sabahı erken saatlerde
yaşananları dün gibi hatırlıyorum. Babam Selim Ragıp Emeç iktidardaki Demokrat Parti’nin (DP) İzmir
milletvekili. Bir süredir diyabet hastası.
Sabah saat beş suları olmalı telefon çalıyor. Karşıdaki ses Ankara’dan arıyor. Başbakan Adnan
Menderes’in Özel Kalem Müdürü Ahmet Salih Korur. “Selim Bey. Hemen radyoyu aç. Darbe yapıldı.
Darbenin liderlerinden Albay Alpaslan Türkeş darbe bildirisini okuyor.”
Aile radyonun başına toplanıyoruz. O sırada ben hazırlık sınıfına gidiyorum. Çocuk halimle de olsa
böyle bir ailenin içinde büyümeye başladığımdan siyasete çok ilgi duyuyorum. Türkeş’in o sabah
söyledikleri hafızama öylesine kazınmış ki bir türlü silinmiyor. Evin içinde herkes şokta. Derken
haberler arka arkaya gelmeye başlıyor. Başta Cumhurreisi Celal Bayar, Başvekil Adnan Menderes
olmak üzere bütün kabine üyeleri tutuklanıyor.
Ankara’dakiler Kara Harp Okulu yani Harbiye’ye. İstanbul’dakiler Balmumcu Kışlası’na gönderiliyorlar.
Sonrası malum. TBMM feshediliyor. Bütün DP milletvekilleri, il başkanları, iktidar partisiyle bağlantılı
bürokratlar, dönemin DP’ye yakınlığıyla bilinen Erkanı Harbiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı)
Orgeneral Rüşdü Erdelhun tevkif ediliyor.
Önemli ve çok acı bir olay Ankara’da yaşanıyor. DP’nin Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Namık Gedik
Ankara’daki evinden cuntacı askerler tarafından Harbiye’ye götürülüyor. Derken 31 Mayıs sabahı bir
haber. Namık Gedik tutuklu olduğu Harbiye’deki hücresinin penceresinden atlayarak intihar etti.
Duyulan tarifsiz bir acı. Nasıl intihar eder? Ruh sağlığı son derece sağlam bir kişi Namık Gedik.
İlerleyen zamanlarda öğreniliyor ki Gedik Harbiye’de gördüğü müthiş işkencelerden sonra
pencereden aşağı atılmış. Yıllar boyu da mezarının yeri gizli tutuluyor. Bu dehşet verici olayın şokunu
yaşarken Kurban Bayramı’nın birinci gününe rastlayan 6 Haziran’da babam evi basan askerler
tarafından önce Balmumcu, sonra Davutpaşa Kışlaları’na, ardından da öbür DP mensuplarıyla birlikte
hücum botla Yassıada’ya sevkediliyor.
Gözümün önünden gitmeyen bir enstantane darbeci askerlerin evin içini didik didik aramaları.
Anneme, babama ne aradıklarını soruyorum. Beni susturuyorlar. Askerlerden biri “Götürün çocuğu
buradan” buyuruyor.
Saatler sonra doğru dürüst vedalaşamadan, askeri cipe bindirilen adamın arkasından duyulan acı.
Akıbet ne olacak, sorusunun içe saldığı dehşet... Yakın zamana kadar çevreden ayrılmayan, evden
çıkmayan zevatın birden buharlaşmışçasına ortadan yok oluşu. Bunun nedeni sorulduğunda annenin
verdiği cevap:”Kızım kazanım kaynarken, maymunum oynarken, derler.”
Sonrasını anlatmayayım artık. Hepiniz biliyorsunuz. İdamları, mahkumiyetleri, darmadağın hale gelen
aileleri... Öte yandan darbecilerin birbirlerine düşüşleri. Karşı darbe yapma hazırlığı içinde
olduklarından şüphe duyulanların yurt dışına sürülmeleri... İki karşı darbe girişimi daha...Film şeridi
gözlerimin önünden geçiyor da geçiyor.
Erişkin yaşlarımda tanık olduğum 12 Mart askeri muhtırası, 12 Martçılara karşı çıkan 9 Martçıların
ordudan temizlenişleri..Yeni tevkifatlar. Tam dokuz yıl sonra da 12 Eylül darbesi ve artık” Hoş geldin
yörüngesinden çıkmış ya da çıkarılmış Yeni Türkiye”.

Önceki ve Sonraki Yazılar