Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

GENİŞLETİLMİŞ KARADENİZ

Yıl 2008. Aylardan Ocak. Ermenistan’ın başkenti Erivan’dayım. Şehrin biraz dışındaki Golden Tulip Otel’de uluslararası bir toplantı var. Konu başlığı “Genişletilmiş Karadeniz: Uluslararası Barış ve Güvenlik Perspektifleri”.

Çok ilginç doğrusu. Karadeniz dediğin lasik gibi çekip uzatılacak ya da çekiştirip genişletilebilecek bir nesne değil ki. Yoksa öyle mi? Bir bakalım, isterseniz. 

Toplantıda baş konuşmacı o dönem ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olan eski arkadaşım Matt Bryza. Konuşmasında diyor kı:

“Karadeniz bölgesine ilgimizi arttırarak stratejik bir konsept oluşturabilir miyiz? Ama bunu yaparken de kesinlikle Montrö Antlaşması’nı tartışmaya açma gibi bir düşüncemiz yok. Ayrıca Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin (KEİ) önemini indirgemek gibi bir sanının uyanmasını istemeyiz. 

“Genişletilmiş Karadeniz, Karadeniz’e bütün sahildar ve ilgili ülkelerin yararınadır. Buproje enerjinin bölgede paylaşımına da yararlı olacak, bu alandaki tekeller ortadan kalkabilecek, rekabet hızlanacaktır. “ Konuşmasının neredeyse tamamını Türkiye-ABD ilişkilerinin iyileştirilmesi üzerine kuran Bryza sözlerini şöyle sürdürüyor:

“İlişkilerimizin çok iyi yolda olduğunu geçen hafta Washington’u ziyaret eden Cumhurbaşkanı Gül de söyledi. PKK ortak düşmanımızdır. Washington ve Ankara arasında ortak stratejik vizyon oluşturmak çok önemlidir.”

Konuşmalar bu minval üzerine sürüyor. Aradan çok değil, yed, ay geçiyor. 8 Ağustos 2008’de Gürcistan krizi patlak veriyor. Gürcistan’daki azınlık Osetler bağımsızlık isteğiyle baş kaldırıyorlar. O sırada Gürcistan Cumhurbaşkanı Washington’a fazlasıyla yakınlığıyla bilinen, halen de ABD’de yaşayan Saakaşvili. 

Osetler’in baş kaldırısına Rusya çok sert tepki veriyor. Araya Washington ve AB ülkeleri giriyor. Hatta ABD Gürcistan açıklarına savaş gemisi gönderecek kadar işi sertleştiriyor. Neyse ki sonunda gerginlik hır gür çıkmadan bitiyor. Çok kısa süre sonra da Güney Osetya ve Abhazya bağımsızlık ilan ediyor. Onları ilk tanıyan ülke de Rusya oluyor.

Yani, demem o ki demek ki Karadeniz elastiki bir maddeymiş ve çekip uzatılabilirmiş. Bunun bir ucunu ABD, öbür ucunu da Rusya tutabilir ve çekiştirebilirmiş. Bütün bunları yazmak nereden aklına geldi, diye sorabilirsiniz. Kanal İstanbul tartışmaları yaşanırken aklıma düştü. 

Yoksa Kanal İstanbul, arazi rantı, toprakların Katarlılara peşkeş çekilmesi, çevre sağlığına tehdit filan derken Genişletilmiş Karadeniz projesinin bir parçası, hatta temel unsuru olmasın? Olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar