Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

KIBRIS:ÇÖZÜMSÜZLÜK ÇÖZÜM MÜ?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a yaptığı çıkarmanın 46. Yıldönümünü kutladık. Kutladık da ne oldu?Amerikalılar’ın deyimiyle “Zero-sum-game” yani sıfıra sıfır, elde var sıfır. Neydi o günler? Bölünmüş Kıbrıs birleşecek, romantizmi, Türk ve Rum kardeş kardeş bir arada yaşayacak pembe düşleri... Bunun için Türkiye,Yunanistan, Kıbrıs Türk, Kıbrıs Rum, İngiltere’den sözüm ona bağımsız ruhlu insanların oluşturdukları sivil toplum kuruluşları (stk), bunların toplantılarını finanse eden DİKKAT İsveç ya da Norveç Savunma Bakanlıkları ile Yunan Dışişleri Bakanlığı’na bağlı ELİAMEP isimli düşünce kuruluşu.

Araya ABD’den Harvard Üniversitesi’nin müdahil olması ve Prof. Robert Rotberg’in Churchill’in Oxford yakınlarındaki hafta sonu malikanesi Ditchley Park’ta BM’den de katılımla yapılan iki günlük toplantı sonucunda ortaya çıkan “United States of Cyprus” (Kıbrıs Birleşik Devletleri) kurulsun fikri. KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a “Kıbrıs Birleşik Devletleri” kurulması fikrine nasıl baktığını sorduğumda alaycı bir tavırla verdiği cevap:”Hayırlı olsun.” Sonra da Rum tarafının fena sert çıkışıyla projenin elde patlaması...

Tam o dönem Kıbrıs Rum tarafındayım. Rum Dışişleri Bakanı Dr. Yannis Kasoulides’le görüşüyorum. Bana Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinin faziletlerini anlatıyor. Tam o sıralarda Kıbrıs kıta sahanlığında zengin hidrokarbon rezervleri olduğu haberleri yayılmış. Kasoulides’e diyorum ki:”Dr. Kasoulides, haritaya iyi bakın. Doğu Akdeniz’de sabit bir uçak gemisi konumundaki Kıbrıs’ın birleşmesi mi bölünmüş olarak kalması mı uluslararası büyük güçlerin çıkarınadır?” Kasoulides coğrafi konuma baktığımızda tezimin haklı sayılacağını kabul ediyor.

Ardından geliyor 2004 Annan Planı referandumları. Türk tarafından büyük çoğunlukla “evet”, Rum tarafından büyük çoğunlukla “hayır” oyu çıkıyor. BM gözetiminde” proximity talks” yani yakınlaşma müzakereleri sürüyor. Hepsi havanda su dövmeye yarıyor. Çünkü Kıbrıs Rum Yönetimi 2004’te AB’ye tam üye kabul ediliyor, KKTC’ye izolasyonlar sürüyor.

Geliyoruz günümüze. Rum Lider Nikos Anastasiadis bile artık federatif değil, iki ayrı devletli bir çözümden söz edebiliyor. Ne yazık ki Kıbrıs Türk tarafında hala romantik birleşme düşleri kuran liderler var. Ama bu kez galiba kaybetmeye mahkumlar.

Kıbrıs’ta yakın tarihte iki temelsel hata yapılıyor. Bunlardan birincisi Türkiye Cumhuriyeti devletine ait. Kıbrıs’ta 1963 olaylarının patlak vermesinin ardından 1964 Mart ayında BM Güvenlik Konseyi adaya barış gücü (UNFICYP) gönderme kararı alıyor. Ancak bu kararın Kıbrıs’ta hükümet tarafından onaylanması gerek. O dönem hükümet ortağı Türk tarafı istifa ettiği, Türk lider Denktaş da Ankara’da sürgünde olduğu için Kıbrıs’ta bir tek Rum Makarios hükümeti var. Dolayısıyla BM imzayı Makarios hükümetiyle atıyor. Bu nedenle de bugüne kadar bütün dünya Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti olarak Rum tarafını tanıyor.

Oysa Türkiye 1974’te Nikos Sampson darbesiyle Makarios hükümeti devrilince anlaşmayı batıl saydırabilir ve ağırlığını koyarak Türk tarafının da yer aldığı başka bir hükümet dayatarak imzayı yeniletebilirdi. Muhtemelen uluslararası konjonktür elvermediği için bu yapılamadı. İkinci yanlış Annan Planı referandumlarından hemen sonra aynı yıl AB’nin Almanya’nın baskısıyla Rum tarafını tek yanlı olarak tam üyeliğe kabul edip KKTC’yi izolasyonlara mahkum etmesiydi.

Şimdi gelinen nokta Kıbrıs’ta iki ayrı devlet kurulması fikri. Hele de Kıbrıs çıkarmasının 46. Yıldönümünde bunun konuşulur olması daha da ilginç.

Bu vesileyle Kıbrıs konusunda bir hayli emeği geçen emekli büyükelçi dostumuz Tugay Uluçevik’in harekatın 46. Yıldönümü için yazdığı mektubundan bir bölümü bu yazıya koymak isterim. Uluçevik diyor ki:

“Türkiye’de ve KKTC’de siyaset kurumu adada iki bağımsız ve egemen devletin varlığı ve Türkiye’nin 1960 antlaşmalarından kaynaklanan fiili ve etkin hak ve yetkilerinin devamı temelinde çözüm hedefinde birleşmelidir. Bu hedef dışında güdülecek çözüm hedefleri Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının 1960’da elde ettiği kazanımların ve Türkiye’nin ağır bedeller ödeme pahasına gerçekleştirdiği Barış Harekatımızın sonuçlarının zaman içinde yok olması neticesini doğuracaktır. Bu sonuçları tahmin etmek ve görmek artık bir kehanet veya dirayet ve basiret işi olmaktan çıkmıştır. Hasımlarımızın niyetleri apaçık bellidir.

“KKTC Cumhurbaşkanlığı ve Kıbrıs Türk halkı, içinde Türkiye’nin de tam üye olarak yer almadığı AB’ye sadece Kıbrıs Rum Kesimi’ni temsil eden “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne yamanarak katılmasının sonuçlarını da çok iyi hesap etmelidir. Rumlar oyunlarını gayet açık biçimde oynamaktadırlar. Rumlar’ın ve Yunanistan’ın sonunda “osmosis” (geçmişe dönmek) sağlayacak bir çözüm şekli dışında başka bir çözüme itibar etmeyeceği bellidir. Türkiye’nin ve KKTC’nin bundan böyle izleyeceği yolda kararlılığını göstermek üzere KKTC’nin Türkiye’ye ilave olarak başkaca devletler tarafından da tanınmasına yönelik girişimlere başlanmalıdır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar