Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Cevabı içinde sorular!

Bugün 30 Ağustos.

Zafer Bayramımız kutlu olsun.

Anayasa’ya ve hukuka aykırı o kadar çok sayıda düzenlemeler yapılıyor ki, hangisinden başlayalım saymaya.

En son çıkan 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile anayasal bir düzenleme olan milletvekili dokunulmazlığı kaldırılmış mı?

Bu dokunulmazlık anayasaya aykırı bir şekilde kaldırılırsa iktidar partisindeki istenilmeyen milletvekillerine karşı da kullanılır mı?

Hem de nasıl!

En az muhalefet milletvekilleri kadar onlar da potada.

Pekâlâ, Anayasa ile düzenlenen bir dokunulmazlık kuralı bırakın bir kanun hükmünde kararname ile yüce Meclis’in çıkaracağı bir yasa ile bile değiştirilebilir mi?

Değiştirilirse, bu anayasayı ihlal suçu olur mu? İhlal ise bunun hukuki sonucu ne olur?

Anayasayı ihlal etmenin karşılığı kanunlarımızda sayılmış mı?

Pekâlâ,  ihlal eden siyasi iktidar ise, buna kim karşı durabilir ve bunu engelleyebilir?

Yine anayasal bazı kurumlar değil mi?

Pekâlâ, en başta Yargıtay Başsavcılığı olmak üzere Anayasa Mahkemesi ve diğer ilgili ve yetkililer anayasal düzeni korumak için ne yapıyorlar?

Bu işlere bakması gerekenler ne yapıyorlar? Bakıyorlar! Helal olsun valla! Bir bildikleri var mıdır?

Sana ne mi? Bana ne mi? Bize ne mi?

Fazlada sorup durma, yoksa gereği yapılır! Fetö’cü müsün yoksa?

Allah korusun!

Aslında bir gerçeği de teslim etmek gerekir. 

FETÖ denilen kökü dışarıda, hak hukuk, adalet  sistemini ayaklar altına alan lanet uluslararası terörist cemaat  ile bu kadar etkin savaşı onları “eliyle koymuş gibi” bulan iktidardan daha hızlı ve tesirli kim yapabilirdi?

Ama yine de, adalet kavramından uzaklaşarak ve yüce Meclis’ i arkadan dolanarak terör ile mücadele edilebilir mi?

15 Temmuz hain darbe girişimi ile ilgisi olmayan kararnameler ile devletin ve rejimin ana hatlarını değiştirirsen, hain girişimi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi “fırsat bilip, kendi darbene dönüştürürsen”, adalet-hak-hukuk içinde kalmak mümkün  olur mu?

Eski yol arkadaşlığı veya ortaklıklar bu mücadelede yeni adaletsizlikler ve bazı suçluların kollanmasına yol açar mı?

Fetö OUT, Nakşi, Menzil, Süleymancılık, ne kadar zararlı tarikat varsa İN  mi?

Örneğin hukuk fakültelerinde “doğal yargıç” ilkesinin ne olduğunu doğru cevaplayamayan biri oradan mezun olabilir mi?

Çok açık bir şekilde doğal yargıç ilkesi yok edilince, o anayasaya aykırı verilen kararlar geçerli olur mu?

Adalet ve hukuk ile bu kadar açık ve aleni ihlallere göz yumulursa bunun en çok zararını kim görür?

Mağdurlar mı, failler mi? Hepsi olmasın?

Sonuçta yurttaşlarını adaleti mahkemelerde değil, yollarda ve kamplarda aramaya mahkûm eden bir anlayış ile şu güzelim ülke ne zamana ve nereye kadar yönetilir?

Kimler ülkeyi bu hale getirdi?

Binlerce duyarlı yurttaşın katıldığı ve düzinelerce seminer ve konferansın yapıldığı büyük ADALET KURULTAYI organizasyonu ile ilgili karartma, karalama ve iftira kampanyası ne menem bir şeydir acaba?

Tarikat yurtlarında yanarak katlolan öğrencilere ve tecavüzcülere susan havuz medyasının suyu ne kadar kirlidir, ölçen var mı?

Yüce, kutsal ve herkese lazım adalet arayışını 2- 3 provokatör veya kendini bilmezin şehitlikte içki içmesini bahane edip karalamaya kalkmak kime yarar?

Ülkenin adalet konusundaki kaygıları bazılarının ve özellikle emperyal büyük güçlerin toplumdaki KAOS PLANLARINA çanak tutmaz mı?

Sorular bitmiyor.

Cevaplar nerede?

Genelde sorunun özünde!

Önceki ve Sonraki Yazılar