Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Dikkat “fatf” tehlikesi!

FATF, yani; Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Gurubu, G7 ülkeleri tarafından OECD bünyesinde 1989 yılında uluslararası örgüt olarak kuruldu.
11 Eylül 2001 den sonra ilgi konularına terörün finansmanı ile mücadele de eklendi.
FATF’nin 32 ülke ve 2 Bölgesel Kuruluş üyesi vardır.
Ülkemiz 1991 de FATF’ye  üye olmuştur.
Uluslararası yaptırımlara uyulmaz ise FATF tarafından gri veya  kara listeye sokulursunuz ve Kuzey Kore veya İran’ın durumuna düşürülürsünüz.
Bu mali denetim sisteminde dünyanın ekonomik ve mali açıdan önemli  hemen tüm ülkeleri dâhildir.
Şimdilik maalesef 5 dünyadan büyüktür!

Uluslararası ekonomik ilişkilerin iç içe olduğu dünya içinde kalmak istiyorsanız bu sistemin içinde olmak zorundasınızdır.
Aksi halde izole edilmiş kapalı bir toplum olursunuz!
Uluslararası ambargolarla boğuşursunuz.
Ekonomik ve bilimsel gelişmeleri izleyemezsiniz. İthalatınız ve ihracatınız durur.
Her şeyi kendi çabalarınızla keşfetmek ve üretmek zorunda kalırsınız.
Son on yıllarda özellikle Kara Liste’deki Kuzey Kore ve İran bu acı ambargoyu ve tecrit edilmişliği yaşadı.
Gri Liste’de ise, FATF prensiplerine tam uymayan veya yeterli gelişim göstermeyen Yemen, Suriye, Pakistan, Myanmar, Endonezya, Etiyopya, Ekvator, Cezayir ve maalesef Türkiye var.
Şubat 2014 de bulunduğu Gri Liste’den Tanzanya ve Kenya çıkartılırken Türkiye neredeyse Kara Liste’ye alınıyordu.
Apar topar yapılan mevzuat değişiklikleri ile Gri Liste’de kalma “başarısı” gösterilebilmişti.
Hatırlayalım:
Ülkemizde herkes iddiaların yolsuzluk bölümüne odaklanmıştı.
Hâlbuki sonuçların ağırlığı bakımından işin uluslararası yönü ülke için çok daha önemli idi:
25 Aralık operasyonunun en önemli isimlerinden El Kaide terör örgütünün patronlarından olduğu iddia edilen Yasin El Kadı’yı hatırladınız mı?
Türkiye’de epey aldı, sattı…
Tanıdık isimlerle doğrudan veya dolaylı ortaklıkları oldu.
En üst düzeylerde bağlantıları vardı.
Özellikle Ali Cengiz oyunlarıyla gayrimenkul ve inşaat sektöründe para aklamaya çalıştığı iddia edildi.
El Kadı 11 yıl boyunca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konsey’inin ‘Terörü Finanse Edenler’ listesindeydi.
Şimdi acaba Suudi Arabistan’daki ABD kontrolündeki prensler darbe süreci, El Kadı  ve Zarrab ilişkiler yumağı üzerinden bir “TORBA OPERASYON” mu yapılıyor?
Reza Zarrab davasının en tehlikeli yanlarından biri, bu yargılama sonucu ülkemizin FATF tarafından kara listeye alınma olasılığıdır!
Sonucu ise İran ve Kuzey Kore ile aynı sınıfa sokulmak olur.

Çünkü orada bazı Türk Bankaları, yetkilileri ve siyasi sorumlular da yargılanıyor.
Muhtemel ki davaya daha başka isimler de eklenecek veya yeni davalar ile olay BOP sürecinin hukuk ayağını oluşturacak!
Ayrıca Zarrab İddianamesinin 100. Maddesi var ki, ülkemizde verilen rüşvetler ile ilgili.
17/25 Aralık dosyaları bizde kapatıldı ama orada açılıyor.
Zarrab ve suç ortağı Zencani ile ilgili İran ‘da yapılan yargılamada  da Türkiye’de 8 buçuk milyar ABD Doları rüşvet verildiği açıklanmıştı.
Maalesef Türkiye ‘de yargı bu konuyu inceleme gereğinde bulunamadı.
Keşke birkaç yıl önce Türk Adaleti kendi göbeğimizi kendimizin kesmesini sağlayabilseydi!
Şimdi bazılarının hesabını tüm ülke olarak ödemek zorunda kalabiliriz.
Tanrı Türk Bankacılık sistemi ve Türkiye’yi  İran ve Kuzey Kore’nin durumuna düşmekten korusun!

Bunu ise ancak, şaibeli dosyaları açarak ve  Adalet sistemimizi bağımsız ve tarafsız işletirsek sağlayabiliriz gibi görünüyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar