Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Geril susam, geril!

Bu işin sonu nereye varacak?
Hiç de hayırlı günlerden geçmiyoruz!
Son yıllarda yaşadığımız siyasi tansiyon ve kaotik durum bir insan bünyesinde olsaydı o kişi bırakın kalp krizi veya felç geçirmeyi, patlar atom parçalarına kadar dağılır, toz bulutuna dönerdi.
Hiç de sağlıklı bir siyasi atmosferde yaşamıyoruz.
Her gün rest çekmeler, tehditler, entrikalar, tertip, yalan, dolan, baskı, karşılıklı suçlamalar, güvensizlik, hakaretler, kelepçeler, yüzsüzlükler, mahkemeler, yavuz hırsız baskınları vs.
Ülkede beğenin beğenmeyin, sevin, sevmeyin neredeyse seçmenin yarısının bulunduğu kentlerin Belediye Başkanları ‘istifa edin, yoksa gereği yapılır’ tarzı bir cümleyle karşılaştı.
Bunun siyasetteki karşılığı istifaya zorlanmaktır.
Tümü de “gereğini” yapıp “istifa” ettiler. İçlerinden sadece Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur kendisinin ve ailesinin istifa etmesi yolunda baskı ve tehdit edildiğini açıklayarak hem Başkanlık’tan, hem de AKP den istifa etti.
Muhtemelen bu cesur çıkışının bir bedeli er geç karşısına çıkarılacaktır.
Diğerleri ise şimdilik düstur duruşuna geçtiler.
Yeni makam odalarının hayaliyle biraz daha sabretmek zorunda kalacaklar. Yeterince oda nasıl olsa var!
Eskiden yokluk zamanın da “varlık vergisi” vardı ya, şimdi de adalet yoksunluğunda “yokluk korkusu” mu oluştu yoksa?
AKP’li Belediye Başkanları’nın “emir demiri keser” misali gereği “istifa” etmeleri veya görevden ayrılmaları muhalefeti kızdırdı.
CHP sözcüsü Bülent Tezcan, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “faşist diktatör ” dedi.
Özellikle Balıkesir Belediye Başkanı’nın duygularına hâkim olamayıp ağladığı basın toplantısında söylediği bir cümle çok çarpıcıydı:
“… bana ve aileme baskı ve tehditler yapıldı”
Bu gelişmeler yıllardan beri dolan bardağa düşen son damlalar olmuş ki, Bülent Tezcan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili siyasi literatürde çok ağır bir niteleme olan “faşist diktatör” tanımlamasını kullanmış.
Hemen suç duyurusu yapıldı ve savcılık harekete geçti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da parti sözcüsü Bülent Tezcan’a sahip çıkıp benzer ifadeler kullanınca gerginlik biraz daha arttı elbette.
Üstüne üstlük CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu yerel erken seçim için AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “meydan” okudu:
“Hodri Meydan, erken seçim yapalım” Ezber bozuldu!
AKP Genel Başkanı erken seçime hayır dedi.
Kaybedeceğini düşünüyor demek ki!
Arada da Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’dan var olduğu konusunda yaygın şüphe veya sahteliği konusunda iddialar dile getirilen şu meşhur Üniversite Diploması’nı göstermesini talep etti.
Başbakan Binali Yıldırım da “ faşist”, “diktatör” gibi tanımlamaları tartışmasına salı günkü grup toplantısında “Eğer diktatör arıyorsa, geçmişlerine baksınlar, geleneklerine baksınlar” cümleleri ile katıldı.
Katıldı da bu söylediği nereye varıyor, düşündü mü acaba?
Deniz Baykal, Altan Öymen, Hikmet Çetin veya Bülent Ecevit ‘i kastettiğini zannetmiyorum.
Geriye İsmet İnönü ve Mustafa Kemal ATATÜRK kalıyor.
Yani Kurtuluş Savaşı’mızın en önemli ilk iki lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en baştaki iki kurucu ismi…
Başbakan’ın neyi, hangi zamanı ve kimleri kastettiğini açıklaması gerekli değil mi?
Hele son zamanlarda “Atatürkçülük” yarışına da girilmişken!

Önceki ve Sonraki Yazılar