Sakin şehirler (cittaslow) ne kadar sakin?

Türkiye’de sakin şehir denilen cittaslow İtalya’da kurulan slowfood hareketinden ilham alan kentlerdeki hayat kalitesini arttırmaya yönelik bir kuruluştur.
Bunu özellikle hayatın ve trafiğin akışını yavaşlatarak yapmaya çalışıyor.
Slowfood (yavaş yemek) fastfood’a bir cevap olarak ortaya çıktı.
Slowfood’un iyi, temiz ve adil diye bilinen üç kuralı var.
Kısaca şöyle anlatılabilir.
İyi: Gıdalar lezzetli ve kültürel olarak kabul edilir olmalı.
Temiz: Gıdalarda tarım ilacı kalıntıları gibi sağlığa zararlı unsurlar olmamalı.
Adil: Çiftçiler ve aşçılar olduğu kadar tüketiciler de sömürülmemeli.
Bütün bu kesimler iyi kazanmalı.
Aracılar ve finans kesimi aslan payı almamalı.
Türkiye’de Seferihisar Belediyesinin öncülüğünde sakin şehir hareketi başladı.
Şu anda 14 şehir bu ağın içinde.
Kuzey Kıbrıs’tan da üç şehir bu ağa eklenmiş vaziyette.
Türkiye ağının koordinasyon toplantısı Eğirdir’de yapıldı.
Katılan bu kentlerimizde olumlu yönde bazı değişiklikler var.
Birkaç örnek vermek istiyorum.
Şavşat’ta Kadın Yaşam Merkezi ve Çocuk Belediyesi kurulmuş.
Korava denilen yerel bir içecek ve Şavşat Ketesine coğrafi işaret alacaklarmış.
Gökçeada’da 2018’de fosil yakıt yasaklanacak, kömür yerine pelet yakıt kullanılacakmış.
Kent Müzesi açılmış, Kadın Kooperatifi kurulmuş.
Halfeti’de meyve yemekleri festivali yapılmış.
Göynük’te yöresel ev sanatları eğitim merkezi kurulmuş.
Seferihisar Belediyesi bu yıl karakılçık buğdayını üreten çiftçilerden ürünü iyi fiyattan alarak ununu da köylülere makul fiyatlardan vererek Ulamış köyünde ekşi maya ile ekmek yapılarak satılmasını sağladı.
Kendi satış yerinde de bu ekmekleri satıyor.
Bu desteklemeden belediye herhangi bir zarara uğramıyor.
Cittaslow bir marka.
Dolayısıyla bu markayı almak önemli.
Bu kentlerden bazılarında yerli ve yabancı turist sayısında artışlar var.
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer hatta şöyle konuştu:
“Seferihisar sakin şehir olmadan önce daha sakindi.”
Cittaslow içinde olmayan Çeşme Alaçatı bu açıdan kötü bir çizgi izliyor.
Zengin İstanbullular kentlerini mahvettikten sonra Alaçatı’ya akın ettiler.
Bu kette bütün fiyatlar misliyle arttı.
Kent gürültüye ve kirliliğe boğuldu.
Bu biraz da Seferihisar’ın başına geliyor.
Sakin Şehir markasını almak yetmiyor.
Ekolojik bir perspektife de sahip olmak gerekiyor.
Örneğin hemen her cittaslow kentinde köylü pazarı var.
Ancak bu köylülerin ürünlerini tarım ilaçları (zehirler) olmaksızın üretmeleri için ciddi bir çaba görülmüyor.
Bazı ürünlerde yılda yirmiyi aşkın ilaç sıkılıyor.
Organik üretimin imkânsız olduğu düşünülüyor.
Bu aslında mümkün.
Ülkede bunu başaranlar var.
Ancak organik etiketini almak da ayrı bir sorun.
Kapitalist sistem her şeyi kendine benzetmeye çalışıyor ve çoğu zaman da bunu başarıyor.
Organik etiketi için sertifikasyon şirketleri ile çalışmak gerekiyor.
Bu da köylü işletmeleri için masraflı olabiliyor.
Bu sistem dışında katılımcı onay sistemi (katılımcı sertifikasyon) da var.
Kısacası organik etiketi almadan da ekolojik ürün üretmek mümkün.
Yılda yirmi ilaçlamayı uzmanları ile çalışarak üçe düşürmek de bir gelişme sayılabilir.
Ancak slowfood ilkeleri içindeki “temiz” hiçbir zehir kalıntısının gıdada olmamasıdır.
Çiftçilerin temiz ürünlerinin adil bir fiyata satılması da önemli bir sorun.
Bu adil fiyat hem çiftçilere iyi bir yaşam sağlayabilecek kadar yüksek olmalı, hem de tüketiciler için makul olmalıdır.
Zehirli ürünlerden bir miktar pahalı olabilir, ama organik pazarlardaki gibi üç, dört katı da olmamalıdır.
Bu konuda da belediyelerin çabaları çok yetersiz.
Seferihisar gibi büyük kentlerin yakınında olan ve kendisi de oldukça büyük bir kentli nüfus içeren yerlerde ekolojik esaslara göre çalışan “topluluk destekli tarım grupları” kurmak ve başka kentlerde bu gruplarla ilişki kurmak düşünülebilir.
Kent içinde bu esaslara göre çalışan tüketim kooperatifleri de düşünülebilir.
Bu da aynı anlayışın başka bir şeklidir.
İstanbul’daki Kadıköy Tüketim Kooperatifi bir örnek olabilir.
Köylü pazarları içinde veya onlardan ayrı ve ekolojik olma yönünde çabaları olan veya baştan itibaren ekolojik üretim yapan çiftçilerden oluşan “Yeryüzü Pazarları” da bir başka seçenektir.
Bodrum ekolojik pazarı ve Marmaris Yerel tohumtemiz gıda pazarı örnek alınabilir.
Foça Yeryüzü pazarı da tam ekolojik olma yönünde gelişen örnek pazarlardan biridir.
Bütün kentler agroekolojik tarımın gelişmesi için çaba gösterebilir.
Çiftçilerin eline daha iyi fiyat geçmesi için ülke içindeki topluluk destekli tarım grupları ile ilişki kurmayı deneyebilirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar