Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Siyasetin AIDS psikopatlığı!

İlk çıktığı zamanlar tüm dünyayı korkutan, ama artık oldukça kontrol altına alınan amansız bir hastalıktır AIDS.

Sayıları çok az da olsa bazı AIDS hastaları vardır.

Bunlar AIDS hastasından çok psikopattırlar.

“Ben ölüyorum nasılsa, şunu, bunu, onu da öldüreyim, birlikte götüreyim” mantığıyla karşı cinsle ilişkiye girer.

Tıpkı ortaçağlardaki sevgililerini kıskandıklarından onlarla sevişip veremi bulaştıran “veremli kızlar vakaları” gibi.

AIDS psikopatları da belki en çok sevdiği kişiyle başlar bu cinayet teşebbüslerine.

Allah’tan tıp ilerledi, ilaçlar ve yeni tedaviler bulundu.

Artık AIDS eskisi kadar ölümcül değil.

Ama Türkiye siyasetinde bu psikopat durum maalesef ölümcül olmaya halen devam ediyor.

CHP’de aday gösterilmeyenler soluğu DSP’de alıp bozgunculuk yapmaya çalışıyorlar!

DSP “sakla samanı, gelir zamanı” ambarı gibi oldu!

Şimdi anlaşıldı içi boş ambarların niçin suni teneffüsle komada bekletildiği.

Aç tavuklar bazı horozlara hizmet edebilsin diyedir herhalde!

Yazıklar olsun gerçekten.

***

Önce kimsenin hakkını yemeyelim.

Bu sakatlığın esas sorumluları kimler?

Şüphesiz ki, siyasi partiler yasamız, siyaset dünyamız ve gücü ele geçirince ilelebet ellerinde tutacaklarını sanan noksan vasıflı siyasilerimiz!

İşte tüm bu unsurlar ve bu yapıya uygun egemen siyasi partiler demokratik yapıya kavuşmadan bu psikopat davranışlara da sistem kısmen meşruiyet sağlıyor.

Yani bazı insanlar ille bir koltuk ve genellikle de rant kapmak için partisine en azından yerelde ölümcül darbe vurmak zorunda (!) bırakılıyorlar.

Özrü kabahatinden fazla biliyorum, ama yine de biraz haklı olmak onlara meşruiyet sağlıyor.

Ve iktidar bunu oldukça destekliyor ve sevinçle avucunu ovuşturuyor.

Elbette bu haklılık payı psikopat davranışı haklı kılmaz ama sadece göreceli ve manipülasyona uygun bir psikolojik bahane üretmeye yarar.

Sonuçta tüm partilerin ama en çok da muhalefet partilerinin ciddi anlamda çağdaşlaşması ve demokratikleşmesi gerekiyor.

***

Çok mu ağır oldu?

Bence çok daha ağır söylemleri hak ediyorsunuz, ama hadi okuyucularımızın ruh hallerine olumlu katkı olsun diye bir fıkrayla bitirelim:

Temel çok ağır hastalanmış. Artık öldü ölecek, ama yine inatla kahveye gidip, halini soranlara, üzgün ama mahcup bir yüz ifadesiyle “AIDS olmuşum, öleceğim” der.

Bununla, kendisi öldükten sonra başka erkeklerin karısı Fadime’ye ilişmemesini amaçlamış zeki Karadenizli Temel…

Ya “bizim Temeller” neyi amaçlarlar?

Kötü niyetli değillerse, yaptıkları ihanetin bile farkında olmadan!

Önceki ve Sonraki Yazılar