Atatürk Parkı’nda mini inşaat…

Uzun süredir Atatürk Parkı’nda buluşmamız olmuyordu. Geçtiğimiz yıl Barış’ta “köşe komşum” olan Ömer Alpdoğan’la; içlerde, üçe onbeş metre uzunluğunda, üzeri sarmaşıkla kapanmış kamelyada biraraya geldiğimizde öğle sonrasıydı.
Haziran ayının son günleri... Adana’da serinleyebilmek,  sıcağın bungunluğunun/ hastalık yayıcı ortamın bir ölçüde üstesinden gelebilmek için bu tür alanların önemini anlamış olmalıyız.  
Yıllanmış çam ağaçlarının, gövdesi İngiliz yazar J.K. Rowling’in fantastik seri romanı Her Potter’in sinema uyarlanmış gösteriminde izlenen bitki örtüsünü andıran kauçuk ağacının, çeşitli tropikal bölge ağaçlarının arasındayız…
Parkın bildiğimiz sevinci yok! Covid 19 öncesi buluşmalar arasına “sosyal aralığı” koymuş olsa da, “maske” konusu belirsizliğini sürdürüyor! Takanların da birçoğu ya çenesine dek indirmiş, ya da burun boşa alınmış!    
Bugünlerde sıkça yinelenmiş olsa da, Dünya Sağlık Örgütü’nün başlarda “maske yalnız taşıyıcılar için zorunlu” uyarısını yaşama geçiriyor gibi çoğunluk! 
***
“Köşe komşumla” söyleşmemiz sırasında, Atatürk Parkı’nın milenyum öncesi durumunu konuştuk biraz… 
Ağaçlardan gökyüzünün görünmediği, özellikle yaz aylarında yurttaşların “gölge yerde” bank aramak için, şimdiki gibi bir arayış içerisine girmediği dönemi…
Parktaki ağacın kesilmesi ne anlama geliyordu? Ağaçla parkın özdeş olduğunu, ağaçsız parkın önem taşımadığını o süreçte “kim” düşünebilmiş, kimler yok olmasına izin vermişse artık… 
O günlerden bu günlere dek yerel yönetime getirilenler saydık birbirimize… Ağaç kurtlandı diye, ilaçlanması savsaklanarak yirmi metrelik ağaçların kesildiğini anlattı Ömer Alpdoğan…
Üzücü bir durum…
***
Bugünlerde tüm dünyanın yaşadığı, daha birçok sorusunun yanıtlanmadığı, nereden/ nasıl/ neden soruları gündeme geldiğinde “egemen sınıfın” Demokles kılıcını sağa-sola savrulmasının gereği covid 19, varsıl katmanı ağaçlı alanlara çekti.
Sanıyorum, bazı kazandıklarını (!) sayacak zamanı olmayanların tek başına yaşayacakları” ada aradıklarını duymayan olmamıştır! Ağacı bol, havası temiz, doğal yapısı bozulmamış…  
Öyle ya, insanlara “yaşam alanı” diye kazıklayıp, kasalarını dolduranların bozdukları/ talan ettikleri/ ağaçlarını kestikleri kentlerin yeşil alanları hiç mi önemli değil?
Biliyorum, bunu yazığımda da Anakent Belediyesi’nden de homurtular gelecek…
Belki de salgın sürecinde nasıl çalıştıklarını, hangi önlemleri aldıklarını, hangilerinin “iktidar” tarafından engellendiğini, zor koşullara direndiklerini söyleyeceklerdir!
Dağıttıkları maskeden, su faturalarında yapılan “belirsiz” indirimlerden, pazar yerlerinde yapılan yenilenmelerden söz edeceklerdir!
Anlatılacakları biliyorum; sözüm başka…
***
“Köşe komşumla” oturduğumuz kamelyanın otuz-kırk metre ilerisinde otuz-kırk metre karelik duvarları örülmüş, üzeri kapatılmış bir inşaat var…
Üç-beş metre ilerisinde park tuvaleti, yanında da küçük bir kapalı alan… Bundan bir yıl öncesine dek tuvaletin hemen önünde çay bahçesi vardı hangi “akla” uygun gelmişse…
Ömer Alpdoğan’a sordum, çimenli alanın ortasına kondurulan mini inşaatı. Tuvalet olmalı” dedi. 
Eski olan bir yanı taş kaplamalı, küçük bir bakımla, üstelik yanındaki kapalı alan buraya katılarak daha az zamanda, daha az masrafla, daha kullanışlı bir yer oluşturulması olası değil miydi; üstelik çimenlerin yaşamına son vermeden?
Yanımızdan geçen park güvenlik görevlisine sorduğumda da “tuvalet” demesi, “köşe komşumun” öngörüsünü doğruladı!
***
Hep “iktidara” kızıyorum da, yerel yönetimlerin her yağmurda doğaya verilen zarardan dolayı sorun yaşamalarına karşın, “neden” ısrarla doğanın bozulması yönünde çaba harcarlar anlayamam!
Atatürk Parkı’nda ağaçların, yeşil alanların, salgınlarda kent insanlarının gidebilecekleri en yakın yaşam alanlarının artırılması/ korunması neden savsaklanır bunu da anlayamam!
“Köşe komşumla” söyleşirken, Başkan Zeydan Karalar’ın geçtiğimiz yıl göreve geldiği günlerde Adana’da estirdiği “umut” havasının, bugün üzerinde esen bulutları konuşurken “Adanalıya oluyor” sonucunu çıkardık!
Adana’yı, başkanı, kadrosunu, “umut” sayılışını daha çok konuşacağız!
Covid 19, “seçilmişlerin” eski tutumlarından ödün vermediklerini ortaya koysa da, halkın yaşamını sürdürebilmek için “değişime” yönünde yol aldığını er-geç görecek/ anlayacaklardır!
Yurttaşın “değişimini” gören, yurttaşın yaşamına doyum ölçütünde çözümler arayan kazanacaktır!
Doğayı, yaşam alanlarını bozanlar değil!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar