BİRİ ÇIKIP “BİR ŞEYLER SÖYLESİN” DİYORUM DA…

Baştan ele alalım…

Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan, daha beş gün önce köşesine taşıdığı yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP’li önemli bir kişiye “Türkiye’nin güvenliği için senin Genel Başkan olman gerekir, ben de saba yardımcı olurum” dediğini ileri sürdü…

Gündem olacak, toplumu alt-üst edecek “hiçbir” sorun yok gibi, tüm medya “bu CHP’li kim” sorusunun yanıtını aramaya koyuldu!

Kimlerin “adı” geçmedi ki?

Üç-beş ay sonra yapılacak olan CHP kongresinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına kim çıksa “yoksa o sen misin” denecek denli “paranoya” yaşanmaya başlandı!

Fox televizyonunda Kılıçdaroğlu’na, Turan’ın yazısından iki gün sonra “bu” sorulduğunda “bilgimiz var, ama konuşamam, bunları biliyoruz” biçimindeki söyledikleri de akılları “allak-bullak” etmeye yetiyordu!

İzmir’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bir FETÖ’nün finansörlüğüyle yapılan cami açma töreninde söyledikleri daha ilginçti.

“Bak İzmir’den milletvekili olduğun ilden sesleniyorum sana, eğer yiğitsen ben cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, acaba sen genel başkanlığını ortaya koyabiliyor musun?”

Nasılsa Turan yazmış, Kılıçdaroğlu bildiğini söylemiş; öyleyse hodri meydan!

***

Televizyonların haber kanalları “kim” sorusunun yanıtını aranırken, “Kılıçdaroğlu biliyorsa neden açıklamıyor” biçiminde “bitpazarı” yumağına sarılı tümceler de kuranlar oluyordu!

Gece yarısında gelen haberi, eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş’ın da katıldığı tartışma anında öğrendik!

Rahmi Turan, gecenin “o” saatinde yaptığı açıklamada “Kaynağımın bana söylediğine göre, Saray’da Erdoğan’la görüşen CHP’li isim Muharrem İnce’ymiş” dedi.

Daha dün, İnce yaptığı bir açıklamada, “Erdoğan’la görüşen kimse hemen belirlensin” demişti! Anlaşılması “zor” bir durum!

Gecikmeden İnce’den açıklama geldi. Şöyle diyordu:

“İddiaların benimle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur, olamaz. Bu bana, benim üzerimden parti içi muhalefete yönelik şerefsizce bir saldırıdır. Bu şerefsiz, onurdan insanlıktan nasip alamamış kalemşörle ve kaynağım dediği saray soytarısıyla mutlaka yargı önünde hesaplaşacağız.”

Denilmesi gereken en “etik” söz de bu olmalıydı da…

Bu darma-dağınıklık, bu akıl almaz aymazlık, bu kokuşma-kirlilik…

Şimdi ne olacak?

***

Rahmi Turan’ın kaynağını söylememekte diretmesi “en doğal” hakkı olmasına karşın, her iki yanın da “söylenenleri” yadsıması durumunda “canı yanan ya da yanacak olanların” sorumlusu ne olacaktı…

Tartışma da sözü edildi… “Delinin biri kuyuya taş attı, kırk akıllı çıkaramıyor!”

Taşı çıkarmak isteyen “akıllı olanlar” her kimse…

Olaylar böyle gelişti!

Köşeye yazılan satırlar iki-üç kişiyle de sınırlı kalmadı; cumhurbaşkanlığı, bu ülkenin kurucu partisi, gelecekte CHP’de genel başkanlık için yarışacak tüm isimler üzerine paranoyalar geliştirilmesine neden oldu!

Bu arada, Rahmi Turan’ın Sözcü’den “köşe komşusu” Uğur Dündar da katıldı, gelişen polemiklerin arasına… Yaptığı açıklamada da “  bana da böyle bir haber geldi. ‘9 Kasım’da Muharrem İnce, Saray’a gitti. Haberimiz kesinlikle doğru’ denildi. Bir kere bu haberin belgesi yok. Belgesi olmayan bir haberi yapmak gazetecilik olmaz” dedi.

Türkiye’deki gelişmeleri yurt dışından izleyen Rahmi turan, “haber kaynağı” konusunda yaşanan çıkmazlara dayanamayıp açıklamasını yaptı!

“Gazeteci Talat Atilla!”

O da kim?

***

Ortalığı “kasıp-kavuracak” bir söylentinin içeriğinden çok, “kimden” geldiğine de bakılmalı kanımca da… Özellikle, yıllarını gazete mutfağında geçirmiş bir emekçinin, buna ne denli dikkat etmesi gerektiğini düşünüyordum ki, asıl bomba Talat Atilla’dan geldi!

Bildiklerini Kılıçdaroğlu’na doğrulatması, Turan ile Dündar’la paylaşması, anlattıklarını dinletebilmesi…

Saraya giren aracın plakası, markası, saati… Bir süre sonra girenin hangi araçla, hangi saate çıktığı…

Biri çıkıp “bir şeyler söylesin” diyorum da; içleri “kir”, içleri “tortu” kaplamış konuşanların!

Bir yandan “iktidar” onyedi yılın üzerinde neon ışıklar yakarken, bir yandan da “hiç suçları” yokmuş pişkinliğiyle açıklama yapan “muhalefet”…

Muharrem İnce, yarın açıklama yapacakmış! Ne yapalım, biraz da ona mı dellenelim?

Yeter ama!

Önceki ve Sonraki Yazılar