“TÜYENLERİ” ANLAMIYORUM…

Geçtiğimiz günlerde, “Adana’dan tüyenler” yazısına şöyle nokta koymuştum:

Açıkça söylemek gerekirse;

Üretmiyorsa,

Tüketirken “nasıl” bağımlılıklara karşı kor, “nasıl” büyür Adana bilmiyorum…

Gerçekten bilmiyorum…

Üretmeyişinden,

Üretmeyişinden dolayı “istihdam” olmayışından,

“İstihdam” olmayışından dolayı her gün biraz daha daralan Adana,

Tüketimi “yaşam biçimi” durumuna getiren bir yapılaşmayı kucaklayabilir mi sizce?

Küçük esnafların, dar gelirli yurttaşların yoğun olduğu bir bölgenin “orta yerinde”, üstelik bir zamanlar “emekçi seslerinin” yükseldiği alan üzerinde kurulan bir küresel alışveriş merkezi ne denli Adanalıya yakın, ne denli Adanalıyla iç-içe?

***

Kapitalizm “böyle” bir kokuşmuşluk olmalı…

Fabrikaların sesleri susturulmuş,

Üniversite mezunları işsiz,

Ucuzluk için pazar kapanışları fırsat biliniyor

Aile içinde “geçim-sıkıntısı” sorunu büyümüş…

Bir zamanlar binlerce “örgütlü işçinin” çalıştığı fabrikaları kapatıp, Adana’dan tüyenlerin “Türkiye’nin yüksek büyüme potansiyeline sahip Akdeniz bölgesinde yer alan Adana’da yaşama geçirilen 01 Burda AVM’inin açılışı pek çok ismi buluşturdu” sözleriyle anlamlaştırdıkları açılış…

Tüyenlerin çocukları “üretmemeyi” seviyor şimdi!

Bu bölgenin “büyüme potansiyeli”,

Tüyenlerin “gelecek için” beklentileri olan umut nasıl “var” bilmiyorum!

“Biz de Adanalıyız” sözlerini renklendiren bakış!

Ekonomiyi, Adana’nın bugünkü koşullarını bildiklerini düşünüyorum…

Bir de tüm yurtta AVM’lerin daralmaya gittikleri, birçok mağazalarını kapattıkları bir dönemde, “üreten toplum” düşüncesinin artık anımsanmasını beklerken…

Bölgenin “büyüme potansiyeli”, ya da “gelecek için” beliren umudun ne olduğu da belirsiz!

Üreten, çalışan, işsiz mutsuz!

***

Açılışın üçüncü günü AVM’deydim…

Dışarının yıkık-dökük-ezik yapıları arasından, içeri girdiğinizde “farklı” esintiyi görebiliyorsunuz!

Küresel anaparadaların ünlü markaları, renkli ışıklar, süslü vitrinler, ayakkabıyla pantolon paçası arası “beş parmak” çıplak olan erkekler, Küçük Saat’te bulunan mağazaların iki-üç katı fiyatla satılan pantolonlar, takım elbiseler, pantolonlar, ayakkabılar; iyi ki varsınız, iyi ki buradasınız…

Tam da “işsizlikte” dereceye giren, sokaklarında “alım gücünün” kol gezdiği bir kent için…

Gün pazar, merak edenin koştuğu bir gün… İlk katta, yer alan yabancı markalı mağazaların ürünlerine bakıyoruz! İşin “hoş” olanı, bizden başka da kimse yok, koca mağazada! Geniş alanda geziyoruz, iki-üç satış görevlisi geliyor yanımıza, ürünleri tanıtıyorlar, bir başkasını gösteriyorlar, başka bir rafa yöneliyoruz, arkamızdan bizi izliyorlar, fiyat soruyoruz, indirimlisini söylüyorlar, “hoşça kalın” deyip çıkıyoruz; satıcılar şimdi yalnız!

Bir başka mağazanın vitrinlerine bakarken, yanımıza gelen bir genç kız “içeride daha başka çeşitlerimiz var” diyerek içeri alıyor bizi, yalnızlıktan sıkılmış olacak ki… İçeride ne yok ki? On dakka ürünlere bakıyoruz! Ayrılıyoruz!

Mağazanın dışı kalabalık, herkes iki adım geriden vitrinlere bakıyor! Merdivenlerin yanındaki mağaza tıklım tıklım! Yukarı çıkıyoruz! Alttaki mağazanın ikinci katı da aynı! Üçüncü katı da olmalı! Bir başka yerde değil!

Girdiğimiz bir mağazadaki satış sorumlusu “bir alana kincisi yüzde elli indirimli” diyor! Bunu anlamıyorum işte ben! Şimdi sistemcilerin “ne var bunda, adam daha çok satmak için bunu yapıyor” diye düşünüyor ya, bende “bana bir tane yeterliyse, neden ikincisini almadığım için daha pahalı ödeme yapayım” diyorum. Ayrıca tüketicileri savunanlar, bu “indirim” konusunu neden konuşmaz? Yüzde elli indirim yapana “daha önce neden yüzde elli farkla sattın” diye sormaz!

Çocukların oyun alanları göz kamaştırıcı!

***

“Tüyenler” konusuna açıklık getirmek zorundayım…

On yıl kadar önce, Kozan’da, bir sempozyumda konuşan elli yıldan berisini bilmeyen bir Kozanlı, “burada yaşayanlar taşın altına ellerini koymamış, onun için de ilerlememiş, kabuğunu kıramamış” diye Kozan’da yaşayanları taşlayınca şöyle demiştim:

“Kozan’ın son elli yılını bilmeyen, o yıllarda varlarını-yoklarını elden çıkararak buradan tüyenler, birer okumuş olarak Kozan’a en büyük zararı verdiler, tüydükleri yetmiyor gibi şimdi de Kozanlıyı suçluyorlar!”

Adana’dan “tüyenlerin” durumu başka…

Adana’da bulunan fabrikalarını götürmekle, Adana’yı ekonomik olarak geriye itekledikleri bugün gün gibi açık! Adana sürekli geriliyor! Adana’da yoksulluk, işsizlik, mutsuzluk her gün biraz daha büyüyor! Buna karşın “Türkiye’nin yüksek büyüme potansiyeline sahip Akdeniz bölgesinde yer alan Adana” diye söze başlanıyor!

Üretmeyen, “tüketen” bir yerde bunu anlamıyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar