YAZGI BİRLİĞİMİZ OLAN İNSANIMIZ...

İdlib saldırısının ardından, “şehit tepeleri boş kalsın” diyenler için söylenenler acımasızlık…

Hava saldırısıyla katledilen, anadan-babadan-yardan koparılan canların “utanılmasa” sorumlusu bilinecekler!

Ülkemizin, bu işte eli/ kolu olan diğer ülkelerin “yapacakları” bir şeyler olmalı ama; can yakmadan, ocaklara acı salmadan…

Ana-babaları oğulsuz, eşleri kocasız, çocukları babasız bırakmamanın bir yolu/ yöntemi olmalı…

Ayrışmaya sürükleyecek “söz” söylemeden…

***

Ne denilmişti…

“Bu ülkeyi yaşanılır, toprağını üretir, insanını mutlu” günlere taşımak için “söz” verenler kimdi ki?

“Sorun yok” demiyorum!

“Bölgemiz karmaşık değil” demiyorum!

“İçte/ dışta iyileşmesi gereken yaralar” var, biliyorum!

Sonuç, ille de “bu” olmamalıydı ki! İlle de düne değin gelen “acı haberlere” yas tutmak, bundan sonrası için de “her an acı haber” beklemek zorunda değiliz ki…

***

Bu yurdun “sahipleri”, “güzel günler” isteyenler için “kan” sorgusu yapa/ dursun!

Yurt sevmenin tartacı nedir acaba?

Bu ülkede yaşayan, yazgı birliği olan, örneğin elektriğe/ mazota zam geldiğinde “hiç kimseyi” ayırmadan etkileyen, saldırı sonucu “ateş düştüğü yeri yakar” demeyip yüreği acılanan milyonları düşünsenize…

Hangisini hangisinden ayırmalı ki?

Yaşadığımız kenti, kentin sokaklarını, bu yurdun havasını/ toprağını, insanını, emeğini/ ekmeğini seveni “yurt-severlikten” uzaklaştırmak akıl işi olmamalı…

***

Bir şeyi anımsamakta yarar var:

Yıllardır bu yurdun ekmeğini yiyen, bu ülkenin insanının sırtında kambur olmasına karşın bir söylentiye göre elli milyar harcanan sığınmacıların “sınır kapısında” söylediklerini duymayan yoktur kanımca…

Biri “geldiğimiz günlerde iyiydi, ancak şimdi kötü, hayat pahalı, üstelik bir de yenileri gelecek, onun için buradan Avrupa’ya gitmek istiyorum” diyor.

Yine biri “burası karışık, Yunanistan’a geçeceğim” diyor!

Oh ne güzel değil mi?

Taşı sıksa suyunu çıkaracak/ ülkelerini savunabilecek güçte olmalarına karşın önce ülkelerini terk edecekler, ardından da geldikleri ülkemizden “karışıklıktan” dolayı gitmek isteyecekler!

Çok da “kalın” diyenlerden değilim; gidecekleri bir başka yer varsa neden olmasın…

“Sığınmacı” dendiğinde dudakları titreyen, “mülteci” denmesi konusunda ısrar eden, “kendileri” gibi düşünmeyenleri “ırkçılıkla” suçlayanların diyecekleri olmalı…

***

Devletin var oluş nedenlerinden en önemli olanı, sınırları içerisindeki insanların can/ mal güvenliğini sağlamaktır!

Komşuyla, güçlüyle aralarında sorunlar yaşanabilir; bunları, “kavgaya” yönelmeden çözüm yolları arayan ülkelerin birlikte yaşama şansları daha çok olmuştur!

Bugün Avrupa Birliği’nin kuruluş amacı da bu değil midir?

Aynı birlikteliğin “bölgemiz” için de olması neden başarısızlıkla sonuçlanıyor?

Bu bölgenin bitmek/ tükenmek bilmeyen “ayrıştırıcıları”, kapı-komşu dururken kilometrelerce ötelerle kurulan bağlar nedeniyle şimdi kan ağlıyor!

“Şehit tepeleri” boş kalmıyor!

Tüm “kötü” yöneltilmelere, tüm sıkıntılara karşın bu yurdun havasından/ toprağından/ suyundan/ insanından uzak kalmak isteyen kim ki?

Ne doyduğumuz toprağı, ne yazgı birliğimiz olan insanımızı yok sayabiliriz!

Önceki ve Sonraki Yazılar