Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Balkon Sefası

Kimileri, bir gün balkonlarının sefasını sürebilme hayali yaşar. İsmail Saymaz’ın Balkon Sefası başlıklı kitabında Anadolu insanının küçük yaşantıları anlatılır. Sözgelimi Münevver 60 yaşındadır ve hayatı boyunca balkonda çay içip sefa süreceği günlerin gelmesini umut eder. Saymaz, günün birinde “yukarı” çıkacağı beklentisiyle “hayatını küflendiren” Münevver’i, en alt katta oturan ve “en altta olan” metaforu ile aktarır. Öykü Münevver’in yıllar sonra büyük beklentisine ulaşması üzerine kurgulanır.  
Balkon Sefası’nda yer alan öyküler iki bölüm halinde yazılmış. İlk bölümde yer alan öyküler daha çok yazarın yaşantısına dönük çağrışım ve olaylardan yola çıkmaktadır. Yazarın bu öykülerinde iç okumalar, geri dönüş ve çağrışımlar etkin olarak kullanılmakta, iç çatışma ve deneyimlere daha çok yer verilmektedir. Yazar ilk bölümde sanki kendisi ile öykü formunda bir nehir söyleşi yapmaktadır.
Yazarın çocukluk ve ergenlik dönemindeki anıları, mahalle arkadaşları ile ortak yaşantı ve tanıklıkları bu öykülerin temel izleklerini oluşturmaktadır (Muayene, Yoldaşa Veda, 85-86). Biyografik izler üzerine kurgulanmış bu öykülerin her biri yazarın yaşantısına ilişkin önemli ipuçları veriyor (Ben de Seni Öyle Özleyeceğim, Ses Sineması, Muayene, Bünyamin, Cennet). Bu nedenle Balkon Sefası’na kurgunun içine sığdırılmış bir biyografi kitabı ya da biyografiden serpiştirilerek oluşturulan bir öykü kitabı da denilebilir.
​Sözgelimi Bünyamin başlıklı öyküde Rize’de Ülkü Ocakları’nın müdavimliğinden infaz memurluğuna gelişi ile Bünyamin’in zamanla dünya görüşündeki değişim aktarılırken, yazar kendi yaşamına yakından tanık birini kaybetmenin duygusu ile cenazesinde hüngür hüngür ağladığını yazar. En iyi arkadaşlık da en iyi arkadaşlar da zamanla değişebilir ve dönüşebilir.
Yazar gazetecilik yaparken bir trafik kazasında yüz yüze geldiği ölüm korkusunu yaşar. Namaza başlama ve bitirme arasındaki zaman dilimi ve trafik kazası 85-86 başlıklı öyküde başarılı bir biçimde yazılır. Cennet’de ise tersine bir çağrışımla yazılmış, ilk kez öpülen kız arkadaş ve kavuşulamayan bir beraberlik öyküsü doğrudan biyografik özelliklerle aktarılır.
Goichi Emice öyküsünde japon bir dilbilimcinin Lazca dilbilgisi kitabını yazma süreci gibi bir yaşantı aktarılır. Yoldaşa Veda öyküsünde ise kendi siyasi kimliğini arayan bir genç anlatırken aslında sol, sosyalist, komünist grupların kendi aralarındaki bölünmeleri ile yaşanılan siyasi dağınıklığa dikkat çekilir. Yazar her iki öyküde de mizahi bir anlatımı tercih etmektedir.
Hem biyografik hem de gözleme dayalı öyküler akıcı, hızlı ve zevkle okunuyor (Akasya Reçeli, Papara). Her bir öykü hem tuhaf bir hüzün bırakıyor hem de hoş bir damak tadı… Öyküler, adeta bir insanın kendisine ve çevresine nasıl baktığının, onlarla nasıl biçimlendiğinin, yaşamındaki değişim ve dönüşümün insani nedenlerini sorguluyor, sorgulatıyor (Afişteki Kadın, Karışık Tost, Ah Yasemin, Taziye Evi). İsmail Saymaz, bu konuda politik yönü ağır basan kitaplarının aksine aynayı önce kendine ve yakın çevresine tutuyor.
Kitabın ikinci bölümünde gözleme dayalı ve yaşantı odaklı öykülere yer veriliyor. Bu öyküler Anadolu insanının tüm hallerini yansıtıyor. Öykülerde zaman olgusu, uzun otobüs yolculuklarında kendini daha çok hissettiriyor. Yollarda kurulan gelecek planları, mola yerlerinde farklı bir anlam kazanıp belirsizliklere ve güçlü kararlara dönüşüyor (İhtiyaç Molası, Sinek Arabası). Öyküler çok sade ve anlaşılır bir dille yazılmış. Kitap, okunurken yer yer bir sinema filminin epizodik parçalarını izliyor gibi bir duyguyu da yaşatıyor (Aday Adayı, Kısmet, İftar Topu). İsmail Saymaz’ın öyküleri bir açık hava sinemasında peş peşe gösterilen kısa filmler gibi dinamik ve etkileyici…
Öykülerin çoğu dış mekânlarda geçiyor. Öykülerde “dışarısı”, “içeriden” hep daha önde olmuş. Yazar “dışarıyı” dostluklar, paylaşım, eksiklikler, yoksulluklar, erken deneyimler, ertelenen, ötelenen ve ulaşılamayan umutları yansıtan güçlü bir mecaz olarak kurgularken, içten ve doğrudan anlatmayı tercih ediyor, İmgeye çok başvurmuyor. Çağrışımları, iç yolculukları, geri dönüşleri sık kullanıyor.
İsmail Saymaz, ideolojik değişimlerin kaynağında aradığı tutarlık ve dürüstlüğü öykülerine de yansıtıyor. Öyküler aynı zamanda bir Türkiye ortalamasını yansıtacak kadar gerçekçi ve insanın iç okumalarını aktaracak kadar da duygusal özellikler taşıyor (Karılar Plajı, Sağdıç, Poşa’nın Kızı, Amme Malı, Sarı Telefon).
İsmail Saymaz’ın Balkon Sefası öyküleri onun edebi dilde de iyi bir anlatıcı olduğunu gösteriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar