Ömer Adıgüzel
KÖRLÜK
Hemen, hızlı ve aniden kör olmamız isteniyor!
Kör insan ne demektir? Nasıl tanımlanır?
Bu sorunun pek çok yanıtı olabilir ya da tek bir yanıtı: Kör insan görmeyen insandır. Olgulara dayalı olarak verilen bu yanıt doğru bir yanıttır.
“Gözlerini kapa ve bulunduğun yerden yavaşça çıkmaya çalış. Hiç konuşma ve gözlerini hiç açma!” Bu tümce de doğru bir yanıttır ve kör insanın ne olduğunu yaşantılara dayalı, etkileyici ve kalıcı olarak öğretmeye daha çok yarar. İşlevini yitirmiş, görevini yapamayan diye de tanımlanabilir körlük.
Görmek tanık olmaktır. Gözlem yaptırır insana. Bellek tüm gördüklerini ve göremediklerini depolar.
Türkiye’de son üç dört günün haberi:
Tamamen ücretsiz hizmet veren LÖSENTA Hastanesi’ne Sağlık Bakanlığı hala ruhsat vermiyor.
Körlük başlıyor!
Hasankeyf’e dozerler giriyor. Tarih yerle bir ediliyor.
Körleşme devam ediyor!
Fatih’te açlık ve yoksulluktan 4 kardeş evlerinde intihar ediyorlar. İnternetten siyanür alarak kendilerini ölüme götürüyorlar.
Körleşme uzuyor!
Aksaray’da bir ilkokulda anne babalardan bazıları okulda eğitim gören otizmli öğrencilerin sınıflarının kapatılmasını teklif ediyor. İddiaya göre okulun çıkış saatinde bazı veliler otizmli çocukların kendi çocukları ile birlikte eğitim görmesine karşı çıkarak otizmli çocukları yuhalıyor.
Karanlık bir boşlukta hiç kimse hiç kimseyi göremeyecek kadar kör.
Körlük bitmiyor!
O halde tüm işi gücü bırakıp Jose Saramago’nun Körlük kitabı hemen okunmalı[1]. Okunduysa yeniden okunmalı.
“Neden Kör olduk, Bilmiyorum, bunun nedeni belki bir gün keşfedilir, Ne düşündüğümü söylememi ister misin, Söyle, Sonradan kör olmadığımızı düşünüyorum, biz zaten kördük. Gören körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler…”
Körlüğün ya da kör insanın başka bir tanımı var mı?
[1] Saramago, Jose (2011) Körlük. (çev. A. Derman, 19. Baskı). İstanbul: Can Yayınları.