Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Müze Eğitimi

Eğitim sistemlerinde öğrenme ortamları yalnızca okullar değildir. Müzecilik ve eğitim bilimleri ve sanat eğitimindeki gelişmeler müzeleri yalnızca koleksiyon oluşturma ve araştırma yapılan yerler olmaktan çıkarmış, toplumların kültürel, sanatsal, tarihsel eğitimine olumlu katkılarda bulunan alternatif eğitim ortamları olarak algılanmasını ve işe koşulmasını sağlamıştır. Bu nedenle müzeler, pek çok alanın öğretiminde kullanılabilecek öğrenme ortamları olarak değerlendirilmelidir.

öğrenme, okullardaki gibi belirli öğrenim kademeleri ile sınırlı değil, tüm yaşam boyu devam eder. Müzeler, belli bir belgeyi ya da not almayı gerektirmediği ve katılımda çoğu zaman gönüllülük esas olduğu için geleneksel okulun dışında geniş bir mekânda katılımcılarına ya da ziyaretçilerine özgür bir öğrenme ortamı sunar. Beş duyuyu kullanarak, keşfederek, araştırarak, bizzat uygulamalara katılarak daha etkili ve kalıcı yaşantılar elde edilebilir.

Müzeler aracılığı ile okulların aksine geçmiş kültürle ve insanların oluşturdukları birikimle daha yoğun duygusal bağlar kurulabilir. Müze tarihi dokunabilir ve canlı hale getirebilir. Böylece çok değişik dönemlerden ve kültürlerden kalma objeler görülebilir, etkileşimli pek çok etkinliğe katılma olanağı bulunabilir.

Müzeler hem tarihsel hem de eğitsel disiplin olmanın yanında, müzecilik servisini, öğrenme ve sosyalleşme gibi birçok öğeyi de içinde taşır. Her müze temel işlevinden olan toplamak, depolamak, bakımını sağlamak gibi amaçlarının yanında sahip olduğu objeler çerçevesinde eğitime doğrudan katkıda bulunabilecek bir yapıya sahiptir

Müzecilik anlayışındaki değişimler, müzelere temel işlevlerinin yanında sınıftaki öğrenmeyi destekleyecek düzeyde öğrenme ortamı oluşturmak gibi farklı görevler de yüklemektedir. Sözgelimi müze ve sergiler, okul dışı etkinliklerde yaygın olarak kullanılabilecek öğrenme ortamları olarak değerlendirilmektedir. Eğitim bilimleri alanındaki öğrenmenin yalnızca okulda olamayacağı gibi anlayışlar da bu örneği destekler.

Müzeler bilgisel öğrenmenin yanı sıra, duyuşsal ve yaşantısal öğrenmenin de sağlanacağı ortamlar olarak değerlendirilir. Müzelerdeki öğrenme yaşam boyu devam edebilir. Özellikle çocuk, ergen ve gençlere yönelen çalışmalarda, okul ile müze arasındaki iletişimi kurmak önemlidir. Toplumun kültürel kalkınmasında düzey, o toplumdaki müze ziyaretçisi bireylerin çokluğu ile doğru orantılıdır. Bu nedenle müze eğitiminin çocukluktan başlaması gerekir.

Bu gerekçeye dayalı olarak müzenin temel işlevlerinden birinin eğitim olduğu görülmektedir. Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü müze ve eğitim ilişkisinin örgün eğitim içeresinde etkin bir biçimde yer alması için çok önemli bir projeyi başlattı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile imzalanan iş birliği protokolü kapsamında yürütülecek proje, öğretmenlerin, müzeleri eğitim ortamı olarak kullanmaları, çocukların sınıf içi öğrenmelerini daha sahici öğrenme ortamlarına taşımalarını amaçlıyor.

Proje ile eğitim sisteminde önemli bir başlangıç yapılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar