Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Nazıma Yolculuk

Türkiye’nin uluslararası üne sahip usta şairi Nazım Hikmet’e ilişkin pek çok yayın ve inceleme bulunmaktadır. Bu yayınların bir kısmı edebi ve sanatsal özelliklere değinirken bir kısmı da onun günlük yaşantısına, yaşamdaki izlerine, birlikte nefes alıp verdiği yakın geçmişinin insanlarına, geride bıraktıklarına, küçük anılara, nesnelere odaklanmakta ve Nazım Hikmet’in az bilinen ya da hiç bilinmeyen yönlerine ve özelliklerine yoğunlaşmaktadır.

Küratörlüğünü Prof. Haluk Oral’ın, tasarımını Emre Senan’ın, proje koordinatörlüğünü Rûken Kızıler’in üstlendiği ve İş Sanat Ankara Galerisi’nde açılan “Nâzım’a Yolculuk” sergisi bu amaca dönük yapılan çalışmaların en nitelikli örneklerinden biri olma özelliğini taşımaktadır.

2019 yılında açılan Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin üçüncü katında yer alan Ankara Sanat Galerisi Türk edebiyatın en önemli temsilcilerinden Nazım Hikmet’i ve onun bilinmeyen yönlerini içeren sergiye ev sahipliği yaparak iddialı bir müze olma hedefinin de ilk basamaklarını atmanın gerisinde durmuyor.

Nâzım Hikmet’in yaşamı ile ilgili şimdiye kadar bilinmeyen yönlerine dair izlerin ortaya çıkarıldığı sergide, şairin yolculuğu ve onun yaşamına ilişkin yapılan yolculuklar anlatılır. Yer yer bir mektuba, bir fotoğrafa yer verilen sergide Nazım Hikmet’in yakın geçmişinin tanıkları önemli roller üstlenir. Şairin büyük ailesi Celile, Samiye, Yahya Kemal, Piraye, Memet, İpekçi, Serteller, Naci Sadullah, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Sedat Simavi, Ahmet Emin, Münevver, Mehmet Hikmet gibi isimler bunlardan bazılarıdır.

Nazım Hikmet’in anneannesinin babası Müşir Mehmet Ali Paşa’nın 1878’de Almanya’da Berlin Kongresi’nde Osmanlı heyetinde bulunurken bir Alman gazetesinde yayımlanan şiiri ve Türkçe çevirisi ile Alman besteci Reinhold Stöckhardt tarafından bestelenen ve Türkiye’de hiç icra edilmeyen bestenin notalarını bu sergide görmek olanaklı.

Berlin Kongresi zamanında yapılmış bir kartpostal ile Nâzım Hikmet’in Heybeliada Bahriye Mektebi öğrenciliği sırasında yazdığı mektup ve fotoğraflar sergide dikkat çeken nesneler arasında yer alıyor. Bunun yanında Nâzım Hikmet’in İstanbul’dan Paris’te yaşayan ressam annesi Celile Hanım’a yazdığı ve menekşe ile süslediği mektup da ilgi ile okunuyor.

Nâzım’a Yolculuk sergisinin en önemli metaforu tahta bavullardan oluşturulmuş. Gerçekten de ömrü “zorunlu” yolculuklarla geçmiş Nazım Hikmet’e ilişkin Haluk Oral yine İş Bankası yayınları arasında çıkan “Nazım Hikmet’in Yolculuğu” (2019) kitabının içeriğini bir sergi ortamında çok başarılı bir biçimde yansıtmış. Yolculuk kavramının temel izlek olarak seçildiği sergi, Nazım Hikmet’i var eden pek çok küçük ayrıntının ortaya çıkmasını sağlamış. Haluk Oral sergi ve kitabındaki bu yaklaşımı ile sözgelimi yaratıcı drama eğitimcileri için bir sergi ortamında canlandırılacak yüzlerce öykünün oluşması için önemli ipuçlarını da vermiş.

Sergide kişi ve nesnelerden oluşan yüzlerce öykü sanki yeniden derlenmiş gibi. Öyle ki ilk kez açıklanan pek çok yaşantı, sergide kendi öyküsü ile birlikte yer alıyor ve okuruna şairin herhangi bir eserinin öncesindeki gerçek öyküye doğru yolculuk yaptırıyor. Sergide yer alan her bavul ve içinde betimlemen öyküler hem şairin yolculuğuna eşlik etmenizi sağlıyor hem de kendi yolculuğunuzda Nazım’ı yandaki “anlatıcı” koltuğuna oturtuyor.

Şairin yakın dostu Kemal Tahir ile karşılıklı ithaflarına konu olan ve Kemal Tahir’in ikinci basım için üzerinde düzeltme yaptığı Sağırdere romanı ile Nâzım Hikmet’in ancak ölümünden sonra basılabilen Kuvayı Milliye Destanı’nın kendi el daktilosunda yazıp verdiği nüshalar bir eserin oluşturma sürecine tanık olmayı sağlıyor.

Nazıma Yolculuk sergisinde Haluk Oral günlük yaşama tanık olarak nesneleri bir araya getirirken aynı zamanda ziyaretçileri şaire doğru bir yolculuğa da çıkarıyor. Nazım’a doğru yapılan bu yolculukta şairin yaşadığı derinlik, aşk, dostluk ve yalnızlık gibi belirgin temalar sergi boyunca her ziyaretçiye adeta eşlik ediyor.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar