“MEDENİYETLER ÇATIŞMASI” KURGUSU KARŞISINDA LAİK DİRENÇTEN NE ANLAMALIYIZ?

      Şu sıralar gündemi uluslar arası arenada gündemden hiç düşmemiş medeniyetler çatışması üzerinden okuyorum. İsrail ve Filistin üzerinden kurgulanan kanlı bir tiyatro var. Ekimde sahnelenen bu tiyatroda,  perde gerisinde, İran ve Amerika alenen sahneye çıkacakları anı ellerini ovuşturarak kolluyor. O anın yaklaştığını İsrail’in İran’a ait büyükelçilik yerleşkesini vurmasından anlamak mümkün. İsrail kendisine biçilen zemin hazırlama rolünü şimdilik iyi gerçekleştirdi. Amerika, İran’ın misillemesinin her an mümkün olabileceğini söylerken kendi askeri tedbirlerini de almak suretiyle İsrail’in arkasında konumlandığını seyircilere bir kere daha hatırlatıyor ki muhtemel savaşın vakanüvisleri durumu net anlatabilsin. Adeta Samuel Hnatington’un “Medeniyetler çatışması” pratiğe dökülmek isteniyor. Ancak gerçekler karşısında hayalperest planlar gerçeğin sert zeminine toslar. Devletlerin ya da küresel güçlerin kurguladığı bu oyun hiçbir din ve medeniyetin toplumunda karşılık bulamamıştır. Bulamamaya devam ettiği sürece de bu tez rafa kalkabilir. Bunu nereden mi anlıyoruz?

  1. Türkiye’de yerel ve genel seçimlerde sandıktan çıkan seküler mesajdan. Zira her iki seçimde de halk, ana gündeminin ekonomi olduğunu artan oransal artışlarla ifade etmekle kalmadı, kurucu değerlere artan ilgi ve geri dönüşle üniter devlet anlayışının da vazgeçilmezleri arasında olduğunu hatırlattı, esas kutsalın devlet nezdinde adalet ve liyakat en önemli maneviyat olduğunu vurguladı.
  2. İsrail halkı, Netanyahu’nun sırf hamaseti yüksek tutarak uyguladığı güvenlikçi siyasete karşı laik ve modern bir yaşama isteğini güçlü muhalefet perdesinden seslendirdi. Bakanların halk arasına dahi giremez durumu teokratik ve faşist yöneticiliğin İsrail’de de tabanda karşılık bulmadığının göstergesidir.
  3. Şii ve Sunni bölgelerde mezhepçiliğin itibar görüşmediğine dair tabandan gelen söylemler İslam tabanında da reformist düzeyde vahye Kurana yöneliş artık mezhepçi provokasyonların sosyal medya sanallığını aşamadıklarının bir örneğidir. Özelikle bu iki siyasal mezhep tarihi süreç içerisinde mensuplarının çok fazla sorgulamasına maruz kalmaktadır.

 

       Son tahlilde bütün bu gelişmeler göstermektedir ki modern ve laik yaşama göz ucuyla da olsa şahit olan toplumlar bu medeniyet çatışması senaryosunu da toprağa gömecektir. Laiklik ve demokrasi onun nimetlerinden bir kere de olsa faydalanmış toplumlar için deniz suyu gibidir. İçtikçe içmek isterler.

Önceki ve Sonraki Yazılar