Övgün A. Ercan

Övgün A. Ercan

Şu bizim Frigler 2

Küçük Yazılıkaya…

Bölge sanki yaşanmıyormuş gibi bomboş. Uçuşan serçeler, bülbüller, leyleklerden başka kimse yok. Evlerinin çoğu yıkık, yeşillikler içinde yoksul köyler sanki çağı değil, binlerce yıl gerileri yaşıyorlar diyecektim, eğer bir evde kırmızı bir çeker-süreri (traktörü) görmesem. Bir horoz günün ilk ışıklarıyla yakaladığı tavukları tohumluyor, sonra da erkekliğinin kıvancıyla uzun uzun ötüyordu, kanatlarını çırparak.

Tavuklar tohumlanmanın verdiği güzel duyguyla, ayaklarıyla toprağı eşeleyip biraz kum, biraz yiyecek arıyorlardı. Başka türlü yumurta yapılmazdı. Tertemiz bir soluğu içlerimize dek çekerek, gülümseyen yüzlerimizle, yeşillikler içinde anıt gibi duran işlemeli, oyuntulu kayalara doğru yürüdük. Kayalara baktım, yanardağ karması-volkanik breş. Rengi kızılımsı açık kahve. Burası, Küçük Yazılıkaya. Üçgen taçlı işleme üzerindeki işlemeler bir Yunan işlemesi değil. En çok beni şaşırtan da işlemelerin üzerindeki yazılardı.

‘Aaaaa! Bunlar eski Türk Runik yazıları. Tanrım bunu gördüğüme çok sevindim. Doğru! Hem Atatürk, hem de Kazım Mirşan’ın dediği doğru; Anadolu 10 bin yıldır bir Türk ülkesi, ayrıca Frigler Türk’ Frigler, DÖ. 1200’lerde Trakya, ayrıca Boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelmiş, ancak DÖ 750’lerde belirgin olarak ortaya çıkmışlardı. İlk önce Bitinya adı verilen Karadeniz’in batı kıyılarına, daha sonra şimdiki Kütahya, Eskişehir, Afyon, Ankara ayrıca Sakarya koyaklarını içine alan bir bölgede yerleşen Frigler, ilerleyen sürede daha geniş bir alana yayılmışlardı.

Başkentleri, Ankara-Polatlı-Gordiyon’du. Olası- lıkla, Balkan kökenli, Kazım Mirşan’a göre bir ÖnTürk boyuydu. Ötkençi-tarihci; Heredot ile oğrukcu-coğrafyacı Strabon’a göre ise Frigler, Avrupalı bir budundu, ayrıca Anadolu’ya gelmelerinden önce “Brigler” olarak anılıyorlardı. Bronz Çağı son bulurken, DÖ 1200 dolaylarında Anadolu’ya yerleşmeye başlamışlardı. Friglerin ilk kralı ülkenin başkenti Gordion’a adını, veren Gordias’tır. Ötkençi Arinos’a göre Gordias Thelmessoslu-Fethiyeli bir kadınla evlenmiş, ondan Midas adını, verdiği bir oğlu olmuştu. Geçmiş dönemlerine ilişkin kesin bilgiler bulunmayan Friglerin en çok bilinen, ayrıca ünlü kralı Midas’tı. Ancak yapılan kimi araştırmalara göre Frigyalıların bütün krallarına Midas adını, verdiği de söylenmekteydi. Tüm bunları anımsayarak, sanki tozmuğu-atomu bulmuşçasına sevinçten ölecektim. Arkadaşlarımızla ekizler-fotoğraflar çektirdik. Derin sessizlik içinde bülbül ezgilerini uzun uzun dinledik. Hepimizin içini büyük bir mutluluk sarmıştı. Hint-Avrupa ya da Türk kökenli olmalarına karşın Helen, ayrıca Hitit etkileri altında kalarak özgün, ayrıca Anadolu ağırlıklı bir ekin oluşturmuşlar. Dilleri Frigceymiş. Yazıları ise ön Türk yazısı olan Runik tamga.

Kayalara yazılmış yazıtlar DÖ VII. yüzyıla dek yazılmıştır. Bazı bilimciler Frig ile Yunan tamgalarının aynı Fenike kaynağından gelmesi olasıdır diyorlar. Frig yazısı DÖ V. yüzyıla dek kullanılmıştır. Frig dili ise Yunanca ile karışarak DS II. ile III. yüzyıllara dek yaşamış.

Frig diline özgü kalıntılarla Yunan yazarlarından gelme otuza yakın sözcük bu dili tam olarak açıklamaya yetmemektedir. Ancak genel olarak bu dilin Hint-Avrupa dillerinden olduğu, içinde İslav, Arami, ötesi Frig öncesi Hitit dillerinden de sözcükler bulunduğu söyleniyor. Onlardan kalan yazılı belgeler yok denecek ölçüde az olduğundan, yazınları üzerine de yeterli bilgimiz bulunmuyor. Ne var ki, Ezop gibi, Frigyalılar hayvan öykülerinin bulucuları olarak bilinir. Frig Dili, çok sonraları yaşamış Yunan Homeros’sun dediğinin tersine, yerli bir Anadolu dilidir. Oldukça güçlü bir dil olan Frig dili, Frig Devletinin yıkılmasıyla geçmişe gömülmemiş, Romalılar döneminde de konuşulmuş, Doğu Roma’nın en acımasız dönemlerinde bile dağlık bölgelerde kullanılmayı sürdürmüştür.

Frig yazısını okuyan Selahi Diker, kaynak eserin “Phrygian Language Desiphered” bölümünde, “Mita’ nın Mete” olabileceğini belirtmektedir. “Ben Kral Mete, Aramîlerin hükümdarı idim” (257.sayfa) Kazım Mirşan da “Frig dilini okuduğunu, ayrıca kullanılan kısmaların-harflerin Asya kökenli oldu- ğunu...” belirtmiştir. Eskişehir Yazılıkaya Köyündeki Mita (Midas) Anıtı DÖ 6. Yüzyılda yapılmıştır. Anıtın üzerindeki yazının Lâtin kısmasına göre okunuşu: “Ates arkiaevais akenanogavos mdai gavagtaei vanaktei edaes niy ae eşuryoyoy yotin” Selahi Diker yazıyı şöyle açıklıyor: “Ey Ates, kralı- mız için öte dünyada yuva kur, Kibele’ye kavuştur. Bundan böyle Medler, Frigler, Misyalılar, Persler(- komşularımız) kardeştir. Ey Ay Tanrı, karanlıkları ört, düşmanımı ortadan kaldır.” Anıtın yan kısmında görülen, yukarıya doğru oldukça düzgün yazılan yazının okunuşu ise; “Baba memevaiş proitafoş kfi ganafegoş şikeneman elaeş” Açıklaması; “Ey Baba! Yalnız değilsin, Kibele var. Biraz yakar, ayrıca Ay Tanrının ışığı yeter. Ey Sabazios, yuvana git, tanrılaşmış kralım yanına geliyor, onu ısıt, ona arkadaş ol.”

Arapça, Farsça, Yunanca, Latince, İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça dilleriyle Türkçe’nin bütün ağızlarını bilen, Frig yazısını okuyan Kazım Mirşan “Trabzon’da bulunan Sümela Manastırı’ndaki yazı- larda geçen isimleri Helen diline göre okuduğumda hiçbir anlamının olmadığını gördüm. Çünkü tapınakta bulunan yazılarda kullanılan harfler Asya kökenlidir. Tapınaktaki yazıları Türkçe harflerle okuyunca, her birinin birer anlamı olduğunu gördüm. Açıkçası, Sümela Manastırı’nda bulunan yazıttaki isimler Türkçe’dir. Ne yazık ki, dünya bilim çevrelerince önceden kabul edilen bazı bilgilerin yanlış olduğunu ortaya koyarsanız, bu, bazı çevrelerin hoşuna gitmeyecektir. Bu konuda tartışabileceğiniz uzmanlaşmış dilbilimciler de olmadığı için, düşüncelerimizi başkalarına kabul ettirmek oldukça zor olacaktır.” demiştir.

Hep birlikte Boğaziçi ezgisini söyledik.

Binite-otobüse binip Büyük Yazılıkaya’ya doğru yol aldık. O da birkaç kilometre ötedeydi. O da bir yanardağ karmasına sırt vermiş, kocaman bir yaykın tepenin yüzleklerinde işlenmiş büyük yazılı kaya ile gömüt oyukları, ayrıca birkaç Frig oyma evlerindendi.

Önceki ve Sonraki Yazılar