Övgün A. Ercan

Övgün A. Ercan

Talat Paşa kimdir? (2)

Talat Paşa, 1917’de Sultan Reşat’ça Başbakan (sadrazam) olarak atandığında, Sultan ona bir de başbakanlık konutu vermiştir.
Ancak, Bizim Talat, Başbakanlık konutuna taşınmamış, Yerebatan’daki kiralık evde oturmuştur.
‘Sultanım, bana Sadrazam unvanı vermeyin. Yoksa ben kahvede arkadaşlarımla nasıl otururum? Nasıl toplum içinde rahat rahat dolaşırım? Unvanı bırakın bana bu ülke için ne görev verirseniz verin yaparım. Bakarsınız, orun (makam) ile gönence alışırız, sonra da bırakmak, çıkmak güç olur’ demiştir.
Tüzel araca değil, ya tramvaya biner ya da yaya işe gidermiş.
Öğle yemeğinde; ekmek, peynir, kavun yermiş.
‘Toplum yoksul iken boğazımdan yemek geçmez’ dermiş.
Savaş yıllarında toplum süpürge tohumundan ekmek yerken, o da günlük belgeyle ekmek almak için kuyruğuna giriyormuş.
Ona İsmail Hakkı Paşanın yolladığı bir çuval beyaz unu, geri yollamış.
Yolluk ile gündeliklerinden artanı geri veriyormuş.
Ahmet İzzet Paşa Başbakan olduğunda 30 Ekim 1918’de Mondros Anlaşması imzalanmıştır.
22 Şubat 1918’e yedek İçişleri Bakanı görevini sürdürmüştür.
Sonra da 1 Kasım 1918’da İttihat ve Terakki Derneğinin son toplantısını yapıp, arkadaşlarının onu itelemesi ile çok sevdiği ülkesinden o gece 23.00’da Odessa üzerinden Almanya’ya (Berlin- Charlotenburg) giderken, Enver Paşa, Cemal Paşa ile diğer önde gelen dernek üyeleri Rusya ile Kafkasya’ya kaçmışlardır.
Yanında görevdeyken Padişahın verdiği bir araç satın alması için para, aylığından her ay ayırdığı 20 TL’lerin toplamı olan 2 bin altı yüz TL, bir de dört arkadaşıyla aldıkları bir çiftliğin kiralama devrinden olan paranın bir kısmı vardır.
Almanya’da parasız kalınca karısının takıları ile kendisinin nişanlarını satmış, ötesi daha yoksul olan arkadaşına kendi giysilerini vermiştir.
Ona gönül borcu olan Strauss adlı bir Alman’ın yolladığı çok yüklü bir akçayı ‘İlerde ülkem gerek duyarsa orada tüketilir’ diye bankaya yatırmıştır.
Bizim Talat’ın keskin bir anlağı (zekâsı), üstün bir yeteneği, büyük bir dayancı (sabrı), yönderliği (rehber) vardı. Alçak gönüllü, görgülü, karşıtlarına arkadan değil açıktan karşı duran, yılmaz, yürekli, özverili biriydi.
Ayrıca etkin konuşmacı, düzgün giyinen, bakımlı, çekici (karizmatik) bir kişiydi.
Arkadan iş çevirmez, çıkarcılık, kendine yontma, dedikodu yapmaz, yalan ya da karalamadan (iftiradan) uzak duran sevilen, sayılan bir yöneticiydi.
Onun bir tek ereği vardı; yurdun kurtuluşu ile Türklüğün yücelmesi.
Almanya’da bulunduğu sırada, İngiliz ile Fransızlarla konuşarak, Türkiye’nin dirliği ile bütünlüğünü, kurtuluşunu sağlamak üzere sürekli çalıştı.
Mustafa Kemal ile yazışarak hem onu dışarıdan bilgilendiriyor, hem de işine çok karışmadan öğütlerde veriyordu.
Verdiği öğütlerde, ‘Ülkenin kurtulması için Türk-İslam Birliğine dayanılması, Asya Türk ülkeleri ile soy bağının kullanılmasını, Halifelik aracılığıyla Hindistanlı Müslümanların desteğinin alınmasını’ öneriyordu.
Ayrıca, yıkılmış olan Türkiye’nin yeniden ayakta durabilmesi için kesinkes İngiltere ya da Amerika gibi bir ülkenin güdümünde kalmasının gerek olduğuna inanıyordu.
Bunun dışında, yüzde 5 azınlık olsalar da Ermeniler için bağımsız bir ilkut (devlet) kurulmasının Batı’yı kazanmak için zorunlu olduğuna inanıyordu.
Sürekli yurt özlemiyle yanıp tutuşuyor, bir telyazıyla dönmeyi, kamuoyunun önünde yargılanıp aklanmayı bekliyordu.
‘Beni bir gün sokakta vuracaklar. Alnımdan kan akarak yere serileceğim. Yatakta ölmeği bana çok görecekler. Ne yapalım! Varsın vursunlar. Yazgı budur diyeceğiz. Ülkem, benim ölümümle bir şey yitirmeyecek. Bir Talat gider, bin Talat yetişir.’
Talat Paşa, 15 Mart 1921’de İranlı bir Ermeni olan Sogomon Telleryan’ca Berlin’de evinin önünde sıkılan bir tabancayla öldürüldüğünde, cebinden yalnızca 10 Mark çıkmıştı.
Onu öldüren Telleryan ise uygar, bağımsız, dost, ayrıca kardeş denilen Alman yargısınca özgür bırakılmış, bir batur gibi karşılanmıştı.
Umarım bu yazı, günümüz ilkut (devlet) yöneticilerinin kulağına küpe olur.
Olur mu?
Bilgi... Talat Paşa’nın gömütü 25 Şubat 1943 İstanbul’a getirilmiş, Şişli’de Abideyi Hürriyet (Özgürlük Anıtı) tepesine gömülmüştür.

Önceki ve Sonraki Yazılar