Övgün A. Ercan

Övgün A. Ercan

Türkiye’nin Yunanistan ile anakara sığlığı (kıta sahanlığı) sorunu-1

İngiliz dış işleri bakanı, Türkiye’nin Avrupa Birliğine başvurusuna karşı çıkan Yunan ile Kıbrıs Rum kesimi dış işlerine çıkışır:

“Yahu siz tartışma(müzakere) masasında Türkiye’den istediklerinizi almak istemiyor musunuz?”

“Evet istiyoruz”.

“Peki, öyleyse Türkiye’nin masaya oturmasını neden engelliyorsunuz?”

Bizim “saftirikler” sanıyorlar ki İngiliz, Türk yandaşı. Onu “müzakere sürecine” almak için didiniyor. Oysa bilmiyorlar ki öpmeden önce okşayıp yumuşatacaksın.

Kaldı ki öyle de oldu.

Türkiye’nin hiç yoktan Yunan’a terk ettiği anakara sığlığındaki (kıta sahanlığı) adalar (Ege Adaları) şimdi eline takılan kelepçe oldu sanki. Anakara sığlığında (kıta sahanlığı) balıkçılık, ulaşım, gezgincilik, maden ile petrol yatakları var. Ancak Yunan onları Türklerle üleşmek istemiyor.

1979’lerde “Hora” gemisini bozup “MTA Sismik 1 “ adlı jeofizik gemisine döndürdük. Ordunun koruyucu gemileri eşliğinde Ege’de jeofizik araştırmalar yaptık. Yunan ile dalaştık, nerede ise kapışıyorduk. Sonra anımsadık ki adacık ile kayacıkları unutmuştuk koca Ege Denizi’nde. Yunan onlar üzerine de konuşturtmuyor. Bu konuda Dışişleri’nde Ege sorunları için sürekli görevli bir takımı da yok. Biri gidiyor, biri geliyor. Ankara değiştikçe onlar da değişiyor. O nedenle Türkiye’nin yönetim erkinde konu ile çok yakından ilgilenilmiyor.

Önce tanımlar

Deniz: Suyolları, boğazlar ile birbirine bağlı büyük su kütlesi (Ege Denizi gibi)

Kara: Bu su kütlesi içinde yüzeye çıkmış ana anakara(kıta) bölümü (Batı Anadolu gibi)

Ada: Çevresi sularla çevrili kara parçası (island) (Gökçeada gibi)

Yarım Ada: Üç yanı denizle çevrili kara (peninsula) (Çeşme Yarımadası gibi)

Anakara (kıta): Ana denizlerle ayrılan büyük kara bölüntüleri (Afrika, Avrasya gibi, Güney ile kuzey Amerika gibi)

Kıyı: Kara ile denizin dokunma çizgisi(Kuşadası Deniz kıyıları gibi)

Anakara Sığlığı (kıta sahanlığı): Ana karanın kıyı boyunca denizin içinde olan sığ uzantısı (continental shelf)(Batı Anadolu’nun Doğu Ege Adalarını da içine alan sığ denizi gibi)

Sığlık Dış Sınırı (sahanlık dış sınırı): Sığlığın düşen bir yamaçla bittiği yer(Doğu Ege Adalarının batısında birden denizin derinleştiği yer gibi)

Anakara Yamacı (kıta yamacı): Sığlığın düşen ilk keskin eğimli yamacı (continental slope)(Derinleşen kesimin yamacı)

Anakara Yokuşu (kıta yokuşu): Yamaç eğiminin yumuşayarak derine/öteye uzanan eteği (continental rise)( Derinleşen kesimin yamacının yumuşayarak düzleştiği yer)

Anakara Kıyısı (kıta kıyısı): Eteğin düzleştiği yer (continental margin) (Ege Denizi’nin Yunan Anakara uzantısı ile ayrıldığı Ege Denizi’nin orta kesimi gibi)

Derin Deniz Düzlüğü (abissal düzlük): Anakara kıyısından sonra Baykal (okyanus) kabuğu üzerinde uzanan derin deniz düzlüğü.

Ege-Akdeniz Sınırı: Fethiye Rodos, Girit, Mora yayının kuzeyi Ege Denizidir, güneyi ise Akdeniz’dir.

Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması

Tüm süreçlerde konuyu çalışan Dr. Jeolog Esen Arpat’tan dinleyelim bakalım, nedir bu sorun; İlk kez 1945’te Truman bildirgesi ile anakara sığlığı (kıta sahanlığı) kavramı doğru olarak kullanılmıştır. Ancak 1947’de Şili ile Peru’nun 200 millik anakara sığlığı (kıta sahanlığı) için bastırması ile anakara sığlığı (kıta sahanlığı) kavramı bozulmuştur.

Anakara sığlığı (kıta sahanlığı) tanımı 1958’de Cenevre’de yeniden tanımlanmıştır. Buna göre (-200) metre derinlik ya da deniz ile deniz altından yararlanılan kullanım alanı; anakara sığlığı (kıta sahanlığı)dır. Dolayısıyla Doğu Ege Adalarını bizim olmasa da Ege’nin ortasına dek olan sığ deniz Anadolu’nun batıya doğru uzantısı olduğundan Türkiye’nin kullanımında olmalıydı.

1969 doğal uzanım kavramı gelmiş. 1970’de Türkiye-Yunanistan uyuşmazlığı başlamıştır. Türkiye, anakara sığlığı (kıta sahanlığını Ege ortasındaki çukura değin uzatıyor. Bern sözleşmesi, Türkiye-Yunanistan arasında uzlaşma sağlayıncaya dek Ege’de doğal kaynak araştırması yapamayacakları üzerine olayı bağlanmıştır. Ne var ki, AB bu karara uymayarak, AB, jeofizik araştırma gemileri ile Yunanla ortak olarak Türk anakara uzantısında petrol araştırmalarını densizce, korkusuzca yapabilmiştir.

Yeni deniz tüzesi (hukuku) doğal uzanım kavramını değiştirmiştir. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Yasası ‘özgür yararlanma bölgesi’ kavramını getirmiştir. Buna göre ülkeler 200 mil ile su kütlesini de kullanabilir. Ege’de anakara sığlığı (kıta sahanlığı)nın 200 mili geçtiği yerlerde 350 mile dek olan kesimi de benzer amaçlı kullanılabilir. Bir düşünceye göre eğim eteğinden 60 mil öteye gidilebilir.

1976’da Karadeniz’in anakara sığlığı (kıta sahanlığı) Sovyetlerle sorunsuz bir biçimde tüzeye uygun olarak, “orta çizgi” ilkesine göre çözüldü. Böylece Karadeniz’in 1/3’ü Türkiye’ye geçti. Anakara sığlığı (kıta sahanlığı) Kuzey ile Güney kıyılarının ortasından geçti.

Batıda 46 226 km2 (1), ortada 4 588 km2 (2), doğuda 122 248 km2 (3) Türk suyu oldu.

Peki! Rusya ile olan bu uzlaşma neden benzer biçimde Yunan’la çözülemiyor?

Üstüne üstlük, Yunan bunla da kalmıyor. Ege’de Yunanistan anakara sığlığı (kıta sahanlığı) 12 mile çıkarırsa Türkiye Akdeniz’e çıkamıyor. Yunanistan Ege Denizi’ni yok varsaymak, onu kendi kara parçası olarak görmektedir; ‘orası benim adalar denizim’ diyor.

Suriye’nin karasuları 12 mille sınırlıdır. Kıbrıs’la sınır Türkiye’den çizilen ortalama yatay çizgiyle Kıbrıs kıyıları arasından geçen eşit uzaklık çizgisi vardır. Ancak, Kıbrıs Rum Kesimi-Mısır orta çizgiyi benimseyince güney Akdeniz’de Türkiye’nin suyu kalmıyor.

Yunan diyor ki; “Ege bir adalar denizidir. Dolayısıyla adaları çevreleyen deniz de benimdir. Türkiye ile tartışacak, anlaşacak bir konu yoktur.” İşin bu günkü gibi askıya alınması Yunan’ın işine yaramaktadır. Türkiye AB ye girmekte çok istekli olması nedeni ile köşeye sıkışmış görüntüdedir. Küçücük Yunan ele geçirdiği bu eşsiz üstünlüğü yararına kullanıp Türkiye’yi yine öpmek istemektedir.

Türkiye, Yunan önünde donunu toplamak istiyorsa, bir an önce AB ile tartışmayı kesip, Yunan’ın işgal ettiği anakara sığlığı ile adacıklardan çekilmesini istemelidir. Yoksa 1821’de Yunan’a Mora’da verilmeğe başlayan ödünler, soluğu Konstantinopolis’te (İstanbul’da) alacaktır. İstanbul’u ele geçirmek Yunan’ın bitmez tükenmez ilkesidir. Bu asla unutulmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar