S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Bayram ve Baykal

Bu yıl 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, önceki yıllara göre daha coşkulu idi.

Halkın özellikle büyük şehirlerde Laik Demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkması bu coşkunun temelini oluşturdu.

Etkenlerden birisi de 2019 yılında yapılacak başkanlık seçimlerinin yaklaşması diyebiliriz.

Kutlamaların büyük çoğunluğu CHP’li yerel yönetimlerin gerçekleştirdiği organizasyonlardı.

Yaklaşan başkanlık seçimi, devlet büyüklerinin söylemlerinde de değişiklik yapmalarına neden oldu.

Seçimleri ancak seçmenlerin yüzde elli artı bir oyunu alarak kazanılabileceği gerçeği bir oyun ne denli önemli olduğunu, her seçmeni kucaklamak için gerekli mesajların verilmesine vesile oldu.

Cumhuriyetimizin kurucusu ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi değeri ve Türk Millet’ine emanet ettiği Laik Demokratik Parlementer sistem ve Cumhuriyet son on beş yılda herhalde en çok bu bayram kutlamalarında vurgulandı.

Fikirlerin gerçekçiliği, uygulanabilirliği köklü bilgi ve deneyimlerle mümkündür.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte Cumhuriyet’i kuran kadroların fikirlerinin gerçekçiliği, emperyalizme karşı tek başlarına Türk Milleti ile gerçekleştirdikleri devrimler bunun somut örneğidir.

Siyasette deneyim kadar pazarlamanın da nedenli önemli olduğunu öğreniyoruz. Cumhuriyet’in ilk yıllarına bakalım. İlk on yılda gerçekleştirdikleri devrimlerle bir yandan çağa imza atarken diğer yandan Cumhuriyet’in temellerini atıp kök salmasını sağladılar.

Halkının yüzde doksan yedisi okuma yazma bilmeyen, sanayisi olmayan, tarımın ilkel yöntemlerle yapıldığı bir ülkeyi medeni ülkeler seviyesine getirebilmek için büyük aşamalar kaydettiler.

Bugün özgürce yaşayabiliyorsak onların ileri görüşlülüğü, mütevazılığı, çalışkanlığı, dürüstlüklerine borçlu olduğumuzu bilmeliyiz.

Onlar bilimsel gerçeklerle halka inanarak bunları gerçekleştirdiler.

Deniz Baykal’ı ziyarete gelen geçmiş dönem parlamenterlerden biri bizim insanımız balık hafızalıdır dedi.

Kendisine yapılan kötülükleri unutur, affeder dedi.

Bunun üzerine kendisine deniz çocuğu olarak farklı bir örnek verdim.

Aslında biliyor musunuz geçmiş siyasetçiler, özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarındakiler hafıza yönünden değil ama üretkenlik olarak balık gibiydiler dedim.

Nasıl yani dedi şaşırdı.

Balık yumurtlama zamanı denizin derinliklerine iner, kaya kovuğu ya da dalgalardan etkilenmeyecek bir yere binlerce yumurta bırakır dedim.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında kısa sürede bilimi, çağdaşlığı kültürü, sanatı, fenni, matematiği, felsefeyi, mantığı, dürüstlüğü, çalışkanlığı, hak yememeyi, ahlak ve erdemli olmayı toplumun her noktasına öyle şırınga ettiler ki, milyonlar bu
kültür ve terbiye ile yetişti.

Dünkü siyasetçiler üretimde balık gibiydi derken bunu kast ettiğimi söyledim.

Haklısın dedi.

Onlar reklama önem vermeden proje üreten insanlardı.

Yaptıklarını millet için, halk için yapmışlardı.

O günlerde 99 liralık iş yapılırdı, bir liralık reklamın yapıldığı bile şüpheli idi.

Bir kuruş israf edilmesin, ekmek ziyan edilmesin, başkasının hakkı yenmesin anlayışı vardı.

Ya bugün; Türkiye üretmeden tüketen, kaliteye değil markaya önem veren, niteliğe değil niceliğe önem verir hale geldi, getirildi.

Şimdi; Bir liralık iş yapıp doksan dokuz liralık reklam yapılıyor.

Kitap okumayan televizyonda ya da sohbetlerde duyduğu ile yetinen bir toplum olduk.

Emperyalist ülkelerin bizleri yönlendirdiği bu anlayış bizi tüketim toplumu hale getirdi.

Deneyimli siyasetçi bir espri patlattı.

Bugün tavuk gibi olduk.

Üretenler tek tek tavuk gibi yumurtluyor, çoğunluk televizyon kümesinden çıkmak istemiyor dedi.

Ve devam etti; çoğunlukla CHP’li belediyelerin gerçekleştirdiği Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri mutlaka önemli.

Bu etkinliklerde hangi sosyal üretimleri sağladık.

Ülke yönetimine talip olmak için bir yol haritası belirledik mi?

Geleceğe yönelik fikir tartışmalarını araladık mı?

Yakın geçmişimize bakalım, düşünün hafızalarınızı zorlayın diyerek anlatmaya devam etti.

Referandum sonrası düşüncelerini önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile paylaşan sonra, bir televizyon kanalında açıklayan Deniz Baykal dışında somut bir öneri ortaya koyduk mu?

Bu açıklamaları sonrası farklı oluşumlar peşinde koşanlar Deniz Baykal’a karşı eleştiri bombardımanına başladılar.

O sert eleştirileri yapanların birçoğu bugün hastanede Deniz Bey bir an önce iyileşsin, ona Türkiye’nin ihtiyacı var diyorlar.

Eskiden siyasette nezaket, nükte ve hoşgörü vardı. Siyaset derinden ve halka inanarak, halkla beraber yapılırdı.

Şimdi halktan kopuk, dar ve kapalı yapılmakta dedi.

Ben de sağlığı her gün daha iyiye giden Deniz Baykal’a acil şifalar diliyor, sevenleri ile birlikte siyasi yaşamdaki yerini almasını diliyorum.

Not: İzmir’den birçok kişi arayarak Deniz Baykal’ı ziyarete gelen İzmir’deki belediye başkanlarını sordular.

Ziyarete gelen binlerce kişi arasında görmediğim var mı, bilmiyorum? Bugüne kadar gelen belediye başkanları: İlk gün gelip üç gün kalan Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar’ın dışında, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar benim gördüklerim idi.

Önceki ve Sonraki Yazılar