Süleyman Karan

Süleyman Karan

Çekirge sürüsünün ettikleri...

Bu iktidar, bu ülkede ilkleri yaratmak konusunda gayet de başarılı... Her seferinde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kötüsünü bu iktidar sebebiyle gördük. En kötü siyaset üslubu, en kötü devlet kadroları, en kötü yargı, en kötü siyasi ahlak, en rezil yolsuzluklar, kamu mallarının yağmalanması ve artık sırada en kötü ekonomik performans da var. Bugüne dek küresel ekonomik korjonktür sayesinde ilk iki AKP hükümeti döneminde, dünyada dolar bolluğu varken ve TL gereğinden fazla değerliyken, yapısal ekonomik sorunları çözmek yerine bir yandan yolsuzluk öte yandan yerlerde sürünen bir popülizmle har vurup harman savurdular. Şimdi bırakın stagflasyonu, slampflasyondan konuşur olduk. Staglasyon durgunluk içinde enflasyonist eğilimi tanımlayan bir ekonomik süreç, slampflasyon ise daralma sürecinde enflasyon. Yani kötünün en kötüsü...

Her yer karanlık!..
Dünyanın gidişatı zaten parlak değil. The Economist, küresel ekonominin 2019 yılında karşı karşıya olduğu 10 risk arasında, Türkiye ve Arjantin’in dış borç risklerine dikkat çekiyor. ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşının en riskli sorun olduğunun vurgulandığı raporda, ülke liderlerinin popülist söylemlerinin de tehlike yarattığına dikkat çekiliyor. Raporda dünya ekonomisinin 2018’de ortalama yüzde 2,9, 2019’da yüzde 2,8 ve 2020’de yüzde 2,6 büyüyeceği ifade edilirken, mevcut riskler nedeniyle bu tahminlerin gerileyebileceği belirtiliyor.

Düşmanın bu kadar yapamazdı
Şimdi küresel ekonomik trendleri bir köşeye koyalım, AKP hükümetlerinin özellikle de son üç hükümetin yaptıklarını kısaca bir değerlendirelim. Yolsuzluklar ve el koymalar, yandaş sermayeye sağlanan destek ve kolaylıklar, zaten AKP’nin serbest piyasa ekonomisinin ahlakına bile uymadığını gösteriyor. Söz gelimi GSM operatörlerinin ele geçirilmesi gibi... Bu çökmelere en iyi örnek zaten medya... Devlet olanakları seferber edilerek haksız rekabet yaratılan örnekler saymakla bitmiyor. Bir zamanlar yandaş olan Ülker’e karşı Torku’nun desteklenmesi mesela...

Harami politikaları
Perakendede tüm pazara doğrudan müdahale ile yapılan haksız rekabet uygulamaları bir başka örnek. Bir zamanlar yandaş bir gazete patronu ile El Kaide’nin ortak olduğu bir perakende zincirinin nasıl şişirildiğini gördük. Bu doğal olarak hem yerli hem de yabancı sermayenin risk alma iştahını boğazına tıkıyor, yatırımlar azalıyor. Bununla da bitmiyor, AKP’nin devlet olanaklarını kullanarak çöktüğü şirketler nedeniyle, sermaye kaçıyor. Üstelik yandaş gibi görünüp, el etek öpen sermaye bu yurdun varlıklarını satıp savıp, yurtdışına sermaye transferi yapıyor.

Finansı da çökerttiler
Bitmedi, Türkiye’nin en güçlü şirketleri önce oldu bittiye getirilip satıldı, sonra AKP ve işbirlikçisi Gülen Cemaati’nin arpalığı oldu ve sonunda da içi boşaltıldı. Örnek mi? Alın size örnek; Türk Telekom... Resmen yok edildi! Türk Telekom’un zararı ise metazori olarak bankaların üzerine yıkıldı. Bu da dolaylı olarak finans sisteminin altını oymak demek. Türkiye ekonomisinin en güçlü yanı bankacılık sisteminin bilanço yapısıydı, bunlar popülist politikalarıyla bunu da dinamitledi. Daha da beterini yapıyorlar artık, ikide bir bankaları faizcilikle suçlamak ve topu finans sistemine atmaktan tutun da İş Bankası’na alenen çökme projelerine kadar... Ekonomi yönetiminin tüm rezaletlerinin günah keçisi bankacılık sistemi oluyor!

Batırmakta dünya lideri
Peki ya tarım? Türk tarımını yok etmek her babayiğidin harcı değildi, hani yabancı ajanlar uğraşsa ya da ne bileyim çekirge istilası olsa bile bu olamazdı. Bunlar bunu da becerdi. Artık Türkiye tarımda dışa bağımlı bir ülke, bakliyatından hububatına kadar... Hayvancılık, bırakın onu en güçlü ve rekabet avantajı yüksek sektörlerden tavukçuluk bile can çekişiyor. Özetle, AKP’ye yakışacak tek slogon vardır: Herkes konuşur, AKP batırır!

Önceki ve Sonraki Yazılar