Süleyman Karan

Süleyman Karan

Dağılan iktidarları yasaklar kurtaramaz

Öyle ya da böyle, iyisiyle ve kötüsüyle, Bilgi Çağı tüm dünyaya yayılıyor ve her geçen gün sosyal, ekonomik ve siyasal süreçler üzerinde daha fazla etki gücüne sahip oluyor. Birkaç ülkenin despotik iktidarlarının yasakları dışında, topyekun bir kısıtlama uygulamaya devlet aygıtının gücü yetmiyor. Ama eğer ki bilgi toplumunun imkanlarıyla o sözde demokratik sistemlerdeki devletlerin yasadışı komploları ortaya çıkarsa, işte o zaman devlet, demokratik kuralları hiçe sayarak her tür zalimliği yapmaktan geri durmuyor. Julian Assange ve Edward Snowden’ın başına gelenler, işte devletin o karanlık yüzünü ortaya çıkarma çabaları sebebiyleydi. Bu mücadele gelecekte daha da sertleşerek sürecek. Devlet aygıtları Bilgi Çağı’nın olanaklarıyla bir yandan yurttaşları gözetlerken, öte yandan her fırsat bulduğunda manipülasyon için bu mecraları kullanacaklar, eğer ki sosyal medyaya ve dijital bilgi akışına egemen olamazlarsa, işte o zaman ikiyüzlüce yasaklama ve caydırıcı cezalandırma yollarını deneyecekler.

YASAKLAR KURTARAMAZ
Tabii ki Türkiye’deki siyasal islamcılar ve ırkçıların ele geçirdiği devlet, bunu kaba ve doğrudan yasakçı bir müdahaleyle yapabiliyor, kısıtlı aklı ancak ona yetebiliyor. Devlet aygıtının tüm mekanizmalarını ele geçiren, liyakat, devlet geleneği, demokrasi kültüründen bihaber bu siyasi kadro, emrindeki yargıyla kolluk kuvvetleri içinde oluşturduğu ‘bilgi çağı birimleri’ ile alternatif bilgi mecralarını engelleyebileceğini sanıyor. Bu engellemeyi bir ABD, Britanya ya da Fransa’da olduğu gibi, daha incelikle ve demokratik kuralları by-pass ederek yapamıyor, zira hem insan kaynakları çok niteliksiz, hem de fikri düzeyde despotik bir yapıya sahip. Bu yüzden işte her zamanki gibi sansür mekanizmasına gerekçe olarak ‘ahlak, aile, çocuk, milletin yüce menfaatleri’ gibi bahanelere sığınıyor.

PALAVRALAR ÇÖKERKEN...
Yurttaşların vergileriyle ve her türlü tehditle ana medyayı ele geçiren bu iktidar, milyarlarca lira akıttığı bu rezil medyayla bile ideolojik hegemonya kuramadığının farkına vardı artık. Alternatif mecralarda her türlü ahlaksızlığı yapan troll ordusu da genelde maaşa bağlanmış gerizekalılardan oluştuğu için yeterince etkin olamıyor. Bunun yanı sıra, bürokratik ve hiyerarşik mekanizmalarla bu mecralarda farkındalık yaratmak ancak bir ölçüde mümkün olabiliyor.

İşte bu nedenle şimdi internet haber sitelerinden YouTube’a kadar her türlü mecrayı etkisizleştirmek gibi bir derdi var bu iktidarın. Buna bir de yandaş medyanın rezil rüsva olduğunu ve artık Hürriyet gibi bir gazetenin bile ite kaka 40 bin satabildiğini ekleyin, iktidarın medyadaki gücünün eridiğini görürsünüz.

Şimdi Netflix, BluTV, PuhuTV gibi yayınlara getirilen sansür, vergi ve ceza  baskısının aslında buzdağının görünen yüzü olduğunu belirtelim. Asıl hedefleri bu ülkede hızla gelişen alternatif medya mecralarının ve vatandaş gazeteciliğinin önüne set çekebilmek. Çekebilirler mi, bir ölçüde, engelleyebilirler mi, işte onu rüyalarında görürler. Yasakların geleceğe direnebildiği pek az yer bu dünyada, burası ise orası değil!

Önceki ve Sonraki Yazılar