Süleyman Karan

Süleyman Karan

GDO’LU ZİRAAT

Nepotizm (yeğencilik) ve kleptokrasi, eğer ki bir de beceriksizlikle tüy dikilmişse, o ülkenin ekonomisinin kara vebası olur. Bu ülkede, AKP iktidarı ve özellikle ikinci hükümetten sonra yaşananlar tam da budur. Ve katlanarak devam ediyor. Zira siyasal islamcıların tarz-ı siyasetinin en önemli özelliklerinde biri, ayakta kalabilmesi için yeğenci ve kleptokrat yöntemlere başvurmak zorunda kalmasıdır. Sanıldığı gibi bir inanca dayalı bir siyaset değil, ikbala dayalı bir biattır söz konusu olan siyasal islam denildiğinde...

Yolsuzluğun densizcesi
Yolsuzluklar tabii ki sadece siyasal islam iktidarlarında olmaz ancak bu kadar bütünsel ve densizce bir yolsuzluğun ne merkez sağ ne de merkez sol iktidarlarda bu ölçüde yaşandığı da pek görülmemiştir. Zira, sonuçta öyle ya da böyle devlet aygıtları bir ölçüde de olsa korunmuş ve temel yönetim kurallarının ancak bir ölçüde dışına çıkılmıştır. AKP iktidarında ise ne devlet kalmıştır, ne kural, gerçekten de bir kabile gibi yönetilir olmuştur ülke.
İşte bu sebeple, Türkiye ekonomisi hiç olmadığı kadar kırılgan bir hal almıştır. İşte bu sebepledir ki, Tank-Palet Fabrikası gibi stratejik öneme sahip bir üretim tesisi Katarlılar’a peşkeş çekilebiliyor. İşte bu sebeple ki, Simit Sarayı denen hormonlu zincir esnafın 500 milyon TL’lik borcunu Ziraat Bankası üstleniyor. Kamu bankaları sanki bir aşiretin kasasıymış gibi kullanılıyor. Simit Sarayı son ortaya çıkan yolsuzluk sadece... Siyasal islamcıların popülist politikaları sebebiyle bankanın bilanço yapısı bozuldukça bozuluyor.

Seçim rüşvetinden medyaya...

Söz gelimi, seçim öncesinde düşük faizli kredi vermeye zorlandı banka, yetmedi saçma sapan yönetilen spor kulüplerinin borçlarını devralmak zorunda bırakıldı. Halen kredi kartı faizi suni olarak düşük tutulmaya devam ediliyor. Bu arada medya operasyonları için de Türkiye tarımına destek vermek amacıyla kurulan bu banka kullanılıyor.  Doğan Medya Grubu’nu satın alan aslında Demirören falan değil, basbayağı Ziraat Bankası! Demirören’e 916 milyon dolar kredi verme emrini alıp, bunu uygulayan bu bankanın yönetimi... Üstelik verilen kredinin 675 milyon doları iki yıl geri ödemesiz.

Nerede bir batak varsa...
Bitmedi! Nerede iktidara yakın bir iş insanı varsa ve işini batırmışsa, yükü Ziraat Bankası’na devrediliyor. Sadece bir örnek verip geçelim... Ankara’da bu nepotizm furyasından semirmiş bir AKP milletvekilinin eşi, Next Level Alışveriş Merkezi’ni kurup batırıyor. Bu batığın borçları da Ziraat Bankası’na yıkılıyor. Bunun benzeri yüzlerce örneği diğer kamu bankalarında da görmek mümkün. Özetle kamu bankaları hortumlanıyor, yani bizim cebimizdeki para çalınıyor!
Sonuç mu ne? Ziraat Bankası’nın bugün itibarıyla görev zararı 2.9 milyar TL. Yıl sonuna kadar bu görev zararının 3 milyar TL’yi geçmesi bekleniyor. Bir kamu bankası görev zararı yazabilir, bu yapısı gereği normaldir. Ancak görev zararını yazarken, kuruluş amacına uygun bir zarar yazması gerekir. Söz konusu Ziraat Bankası ise görev zararını, Türkiye tarımına katmadeğer yaratacak düşük faizli krediler vererek yazması gerekir, hormonlu ve zehirli medya patronlarına kıyak çekerek değil. Mafyozi kulüp başkanlarını kurtarmak için hiç değil. Partili milletvekillerinin ailelerinin borçlarını sıfırlamak için de değil.

Gün gelecek, namuslu denetçiler bu bankaların kayıtlarını denetleyecek. Tabii kayıtlar bulunabilirse, ya da o kayıtlardaki oynamalar tam tespit edilebilirse, işte o zaman nasıl bir soyguna maruz kaldığımız çok daha net biçimde ortaya çıkacak.  

Önceki ve Sonraki Yazılar