HİBRİT TOHUMLARIN NE SORUNU VAR?

Hibrit tohumlara neden eleştirel bakıyoruz? Önce bir konuyu vurgulayalım. Hibrit tohumların mutlaka kısır oldukları doğru değil. Örneğin hibrit bir domates tohumu alıp eken bir çiftçi elde ettiği domateslerden tohum alıp bir yıl sonra kullanmaya kalkarsa ektiği tohumlar kısır olmaz, ancak verimi düşük olabilir veya domatesleri istemediği şekil veya renklerde olabilir. Çünkü elde ettiği yeni bitkiler hibritin elde edildiği ana veya baba bitkilerine dönmektedir. Çoğu zaman bir hibrit çeşit elde etmek için –aslında buna çeşit demek yanlıştır- ilk önce dört adet ana, baba çeşitten yola çıkılır. Bunların hangi çeşitler olduğunu çiftçi için tohum üretecek şirketin anlaştığı çiftçi bilmez. Ona bu dört çeşidin ikişer ikişer çiftleştirilmesi sonucu ikiye inen çeşitler verilir. Tohumluk üretecek çiftçi bunları kullanarak hibrit çeşidi üretir ve tohumunu şirkete verir. Şirket bunu bütün çiftçilere satar. Tabii bazı türlerde, örneğin domateste bu tohumdan üretilen fide şeklinde de pazarlanabilir. Hibritin asıl amacı verim artışı falan değildir. Verim artışı hibrit olmayan türlerde de sağlanmaktadır. Asıl amaç hegemonya yaratmaktır. Yani çiftçiyi kendi tohumunu üretemez bir hale getirmektir. Bu konuyu daha önce yazmıştım. (Bkz: https://www.yurtgazetesi.com.tr/hibrit-tohumlarin-kisa-tarihi-makale,3058.html)

Jack Kloppenburg “First the Seed” adlı Türkçeye henüz çevrilmemiş kitabında bunları çok güzel açıklıyor. Ancak tarım uzmanlarımızdan bunu okuyan çok az. Hekimlerimizden bazıları ise hibrit tohumlar kısır olduğu için insanlarda da kısırlığın artmış olabileceğini ileri sürüyorlar. Hibritte aslında doğada olmayan bir şey yapılmıyor. Normal polenlerle bitkiler döllenmektedir. Yani GDO gibi değil. GDO’da doğada rastlanmayan yöntemler kullanılmaktadır. GDO’da ayrıca örneğin bir toprak bakterisinden alınan genler, pamuğa, mısıra aktarılmaktadır. Bu doğada normal olarak olmaz. İnsanlarda kısırlığın artmış olması ise toksik maddeler, doğal olmayan çöp gıdalar, katkı maddeleri vb. nedenlerle oluşmaktadır. Bir de tarımcı olmayanlar başka bir şeyi daha karıştırıyorlar. Bitki ıslahında hibritleştirme (melezleme) yönteminin kullanılması hibrit tohumluk yoluna gidileceği anlamına gelmemektedir. Örneğin buğdaylarda çiçek yapısı nedeniyle hibrit tohumluk elde edilemiyor. Ancak buğday ıslahında değişik çeşitler birbirleri ile tozlaştırılarak melezleme yöntemi kullanılmaktadır. Ancak sonunda elde edilen çeşit standart çeşittir ve hibrit tohumluk üretilmemektedir.

Tekrarlamak gerekirse hibrit tohumluk üretiminin temel amacı tohum şirketine hegemonik bir güç kazandırmaktır. Yerel tohum çeşitleri herhangi bir tür için örneğin Türkiye çapında binlerce olabilir. Şirketlerin binlerce çeşit üretmesi söz konusu olamaz. Bilemediniz beş altı çeşitle bütün bir ülkeye hitap etmek isterler. Binlerce çeşit üretmeye kalksalardı, bunu hem yapamazlardı, hem de kâr edemezlerdi. Şirketler biyoçeşitliliğe ister istemez karşıdırlar. Peki, şirketler hibrit tohum üretirken nelere dikkat ediyorlar. Önce dekara verimi yüksek olmalı, ikincisi ürün yola dayanıklı olmalı, üçüncüsü ürün rafta uzun süre dayanmalıdır.

Çiftçilerin binlerce yıldır kullandığı üç bitki ıslahı ilkesi biyoçeşitlilik, dayanıklılık (resilience) ve kalite, tat, besin değeridir. Çiftçiler çeşitlilik için ıslah yaparken, şirketler birörneklilik için ıslah yapmaktadırlar. Dayanıklılık derken kastettiğimiz kuraklık gibi iklim değişikliklerine, hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı olmadır. (Bkz: https://yeniinsanyayinevi.com/2019/09/16/yerel-cesitlerin-kayit-altina-alinmasi-uretilmesi-tayfun-ozkaya/)

            Peki, şirketler neden dayanıklılığa dikkat edecek bir ıslah yürütmüyorlar. Nedeni son derece açık. Şirketler çok az sayıda çeşitle birçok iklim ve toprak koşullarında yetişecek çeşitler üretmek istemektedirler. Bu çeşitlerin bu kadar değişik koşullara uyum gösteremeyeceği açıktır. O zaman tarım ilaçları, kimyasal gübreler, aşırı su vb. gibi girdilerle bu açık telafi edilmeye çalışılır. Zaten tohum şirketlerinin tarım ilaçları ürettikleri de bilinen bir gerçektir. Dekara verimin yüksek olması için ise kaliteden fedakârlık edilmektedir. Besleyici olmayan, tarım ilaçları ve kimyasal gübrelerle toksik kalıntılar içeren ürünleri tüketenler hasta olmaktadır. Bazı tohum ve ilaç şirketleri için gene sorun yoktur. Çünkü bazılarının beşeri ilaç fabrikaları da vardır. Bu anlattıklarımızda herhangi bir komplo yoktur. Şirketlerin doğal kâr etme eğilimleri onları bu doğrultuda hareket etmeye zorlamaktadır.  

            Bu kâbustan kurtulmak mümkün ve gereklidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar