Süleyman Karan

Süleyman Karan

SALGINDAN SONRA PEK DE BİR ŞEY DEĞİŞMEYECEK AMA...

Rutin dönemlerin dışında, kanaat önderleri, akademisyenler her karşılaştıkları kriz ve felaket sürecinde, benzer bir cümle kurar, “Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Bu genelde varolan düzenden memnuniyetsizlik ile krizin şaşkınlığının bir sonucudur ve ya bir değişim temennisidir ya da felaket tellallığının bir yansıması. Bu tip cümleler, hayatından memnun olmayan kitleler tarafından da pek sevilir ve herkes aynı sakızı çiğnemeye başlar. Bu da bir salgın gibi yayılır. ‘Yeni normal’ üzerine bol bol yazılar yayımlanır. Yaşam koçlarından astrologlara kadar herkes yepyeni bir hayattan söz etmeye başlar.
Genelde distopik olan daha çok satıldığından, felaket süresince karamsar tahminler yapılır. Sonra panik azalmaya başlayınca, pek çok insan aslında bu düzenden yeni bir düzene geçmenin korkusunu yaşamaya ve biraz daha iyimser projeksiyonlar moda olmaya başlar. Zira düzeni değiştirmek her babayiğidin bedelini ödeyebileceği bir şey değildir. Sakat, çarpık ve sürdürülebilir olmayan bir sistemin bir süre daha devam etmesi herkesin işine gelecektir. Hatta mümkünse, o felaketten ciddi zarar görmüş olanların sesini bastırmak için umut pompalamak için bir yarış başlar.

Virüsten devrim beklemek

Bir çekici alternatif, siyasal ve sosyal bir birikim gerekir oysa ki düzeni değiştirmek için... Küresel bir sistemde bunun küresel ölçekte olması gerekir. Hadi diyelim küresel ölçekte böyle bir ortam yok, belli ülkelerde, söz gelimi geçmişte olduğu gibi az gelişmiş ülkelerde bir başkaldırı dalgası için nesnel koşulların ipuçları olmalıdır ki, böyle bir beklenti olsun. Eğer ki bu yoksa, bunun yanı sıra bir de bu memnuniyetsizliği siyasi bir başkaldırıya yöneltecek siyasi bir odak yoksa, saman alevi gibi parlayan isyanlar kısa bir süre sona erer. Hatta umutların tersine, gerici, otoriter ve bazen de düpedüz faşist iktidarlar ortaya çıkabilir.
İşte bunların hiçbiri yoksa, o zaman ütopyaları olanlar da “Ya virüs, ya sosyalizm” demeye başlar, Küba’nın sağlık sisteminden söz eder, ardından Kübalı doktorların bile haberi olmadığı devaları Küba’nın ürettiği üzerine yalan yanlış haberler yaymaya başlar. Zira ne örgütlü bir siyasi parti vardır ortada ezilen sınıfları temsil edecek ne de döneme uygun bir siyasi strateji... Tek çare virüs oluverir!

Bilim mi kazanır?

Bu umutsuzluk ortamlarında, hele ki mikroskopta görülebilen bir düşman karşısında, beklenen odur ki, bilimsel düşünce genel olarak insanlık tarafından bir yol gösterici olarak benimsenecek ve artık hurafeler ve din sömürüsü son bulacak. Eskisi gibi din bezirganları siyaseti galebe çalamayacak. Bilim kazanacak, insanlık kazanacak bu bela atlatıldıktan sonra. Demagojiler ve inanç sömürüsü üzerine kurulu, insanlık düşmanı iktidarlar zora düşecek. Baskıcı, ırkçı, faşist siyasi figürler tarihin çöplüğüne gidecek. İşte orta vadede bunun da olması çok mümkün görünmüyor. Ne yazık ki, böyle külliyen bir zihinsel değişimi yaşayacak olgunlukta değil henüz insanlık. Söz gelimi şu sıralar astrologlar bu kriz ortamında para kırıyor. ABD’de Çay Partisi taraftarları önlemlerin kaldırılması için sokaklara çıkıyor, aşırı sağ liberteryenler silahlı gösteriler yapıyor. Soytarı yobaz meczuplar toplu ayinler düzenliyor ve en gerizekalı komplo teorilerine bile milyonlar inanıyor.

Sosyal devlet için mücadele
Çok karamsar gibi olduysa amacım bu değil. Sadece nesnel koşulları dikkate alarak hayal kurmak gerektiğini söylemek istiyorum. Söz gelimi, belki bu finans eksenli kapitalizmi bir ölçüde geriletecek, ilk etapta sosyal devletin tekrar gündeme gelmesini sağlayacak bir konsensüs sağlanabilir. Bu ülkede bu kadar basiretsiz ve halk düşmanı bir iktidara rağmen sosyal devletin tümüyle yok edilememiş olması bile salgına karşı direncimizi bir ölçüde koruyor. ABD’nin nasıl bir rezillik ile karşı karşıya kaldığı görüldüğünde hele ki... İşte devrim hayalleri kurmak yerine, büyük sermaye dışında böylesi durumlarda hemen herkesin uzlaşabileceği ve sistemi biraz daha insani kılacak adımları atmak için örgütlenme zamanıdır. Adım adım, iğneyle kuyu kazar gibi sistemi biraz insanileştirme zamanıdır belki de.

Önceki ve Sonraki Yazılar