AGROEKOLOJİDE ÇOK GERİDE KALDIK

Çiftçinin para kazanamayıp bir kısım arazisini boş bırakması, kullandığı girdilerin fiyatlarının hızlı artışına karşılık, ürünlerini düşük fiyattan satmak zorunda kalmasından kaynaklanıyor. Tarımsal kimyasallar, sanayi yemi vb. satın alınan girdilere bağımlı endüstriyel tarımdan agroekolojik tarıma, yani doğayı kullanarak tarım yapmaya geçmemiz gerekiyor.

Agroekoloji özellikle 1980 sonrasında dünyada büyük bir atılım yaptı. Yayınlar bu yıllarda artmaya başladı. Özellikle Latin Amerika’da agroekoloji çiftçi kitleleri arasında yayıldı. Afrika’da, Hindistan’da da takipçileri arttı. Ülkemiz bu açılardan çok geri. Ziraat Fakültelerimizdeki öğretim üyelerimizin ezici çoğunluğu örneğin bu alandaki isim yapmış olan bir Miguel Altieri’nin yayınlarından hâlâ habersiz. Avrupa ülkelerinin hemen hemen tamamında üniversitelerde agroekoloji konusunda merkezler, enstitüler var. Bizde bir tane bile yok. Elbette organik tarım konusunda meslek okulu programları bile var. Ancak agroekoloji organik tarıma indirgenemez. Organik tarım ne yazık ki hem ülkemizde hem de dünyada tarım ilaçları ve kimyasal gübreleri biyopestisitler ve organik marka gübrelerle ikame etmekten daha öteye zor gidiyor. Buna girdi ikamesi diyoruz. Bir ilerleme olarak kabul edilebilir, ancak çok yetersiz. Agroekolojinin diğer uygulamaları olan biyoçeşitlilik, doğal malçlar, örtü bitkileri, hayvancılığın işletmede yer alması, doğal şeritler vb. uygulansaydı, biyopestisitlere hatta ev yapımı ilaçlara bile gerek kalmayacaktı ve verim artacaktı. Üniversitelerimizde sürdürülebilirlik sözcüğü sakız oldu. Ama içeriği boşalmış bir şekilde.

Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda hiçbir şey yapmıyor desek yanlış olmaz. Duymadıysak lütfen bize bildirsinler.

Bir topraksız tarım modasıdır gidiyor. Tarım topraklarının bir kısmı artan oranlarda boş bırakılırken aşırı sermaye yoğun ve tarım kimyasallarından kurtulamamış bu tekniği nerede ise Türkiye tarımının kurtarıcısı olarak ele almak kolay anlaşılır bir şey değil.

Bu konuda iş gene toplumsal hareketlere düşüyor. Bakanlık ve belediyelerden çok fazla şey beklemek anlamlı olmaz. Örneğin Hindistan’da “Sıfır Bütçe, Doğal Tarım” (Zero Budget, Natural Farming) hareketi incelenebilir. Google’a yazıp dokümanları inceleyebilirsiniz. Sıfır bütçenin anlamı şöyle: Çiftçiler hiçbir satın alınan girdi kullanmıyorlar ve cepten hiçbir şey çıkmıyor. Doğal tarımın anlamı ise tarım kimyasalları yerine doğayı, ekolojiyi kullanarak tarım yapıyorlar demek. Bu hareket Hindistan’da milyona varan taraftar kazandı. Bu hareketin hiçbir maaşlı personeli yok, hatta banka hesabı bile yok. Çiftçiden çiftçiye yayım yöntemini uyguluyorlar. Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşları bu tür hareketlerin etkinliği ve çalışma tarzları açısından epeyce sorunlu.

Agroekoloji hem bir bilim, hem bir uygulama, hem de bir hareket olarak dünyada yayılıyor. Covid-19 salgını buna dönüşü daha da zorunlu kılıyor. Ülkemiz ise bu alanda birçok alanda olduğu gibi çok geç kaldı. Açığı kapatmamız için dünya örneklerini iyi inceleyerek daha sıkı çalışmaya ihtiyaç var.

Önceki ve Sonraki Yazılar