Buğdaya darbeler dört bir yandan

TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) buğday alım fiyatlarını ton başına 940 TL olarak açıkladı. Yani kilosu 94 kuruş. Piyasadaki bir süre önceki cari fiyatlardan bile aşağıda bu düzey. Bir önceki yıla göre artış oranı ise sadece yüzde 3,3. Oysa enflasyon oranı yüzde 10,9. Bu darbe yetmedi. Bir de buğday ithalatında uygulanan gümrük vergisi yüzde 130’dan yüzde 45’e düşürüldü. İstenilen ithalatı yapılan ürünün daha ucuz iç piyasaya verilebilmesidir. Ancak bu hasat sırasında yapılırsa çift- çinin eline geçen fiyatların düşmesine yol açması kaçınılmazdır. Böyle de oldu. Şimdi denilecektir ki istenilen tüketicinin ucuza ekmek yiyebilmesidir. Fakat çiftçi eline geçen fiyatla ekmek fiyatları arasında epeyce bir fark olmaktadır. Çünkü arada aracılar var. Bunlar da epeyce güçlü. TMO uzun süredir alım yerlerini azaltarak ve fiyatları yeterince arttırmayarak zaten buğday üreticisine destek olmaktan epeydir uzaklaşmıştı. Bu nedenle çiftçiden buğday ne kadar ucuza alınırsa alınsın, ekmek fiyatları sınırlandırılamamaktadır. Bu durumu çözmek için birçok üründe yapıldığı gibi gümrük vergisini düşürmek olsa olsa bir yıl için o da kısıtlı bir ölçüde etkili olur. Yeterince gelir elde edemeyen çiftçilerin bir kısmı da üretimden çekildiğinde bir yıl sonra buğday üretimi daha da düşer.

Liberal saplantılılar “dünyada buğday ucuzsa oradan alalım” diyeceklerdir. Böyle bir dünya yok. Öncelikle bizim üreticimiz başka ülkelerin üreticilerine göre aşırı vergilendirilmiş mazot kullanıyorlar. Dahası ABD gibi buğday üreticisi ülkelerde çiftçiye buğday için ödenen primler oldukça yüksektir. Bu durum büyük tahıl tekellerinin üretim maliyetinin altında ABD çiftçisinden ürün alıp, dampingli bir şekilde bizim gibi ülkelere ihraç edebilme imkânı doğurmaktadır. Bütün bunların liberal bir dünya pazarı varsayımı ile hiçbir ilgisi yoktur. Böyle giderse dünyada ilk defa buğday üretmiş bir coğrafyanın (verimli hilal deniyor) parçası olan ülkemizin buğday üretememe gibi bir problemle karşılaşması kaçınılmazdır.

“Buğdaya destek yapılıyor” denecektir. Bu destek kiloda 5 kuruştur. Bir faydası yok. Önemli olan çiftçinin eline geçen fiyatlardır. Bu primi 5 kuruş- tan 25 kuruşa çıkarsalar alıcılar güçlerine dayanarak alım fiyatlarını 20 kuruş düşürebilirler. Destekleme aslında “miş gibi” durumunu sürdürmekten başka bir işe yaramıyor.

Tabii ki istenilen tüketicinin de ucuz ekmek yemesidir. Bunun için yapılması gereken TMO’nin alım yerlerini arttırması, daha yüksek bir fiyattan alım yapması, yeterli bir stok yaparak un ve ekmek alanındaki spekülasyonlarla başa çıkması- dır. Niye kooperatifler desteklenerek buğday, un ve ekmek alanında güçlü olmaları sağlanmaz.

Düşük gelirliler beyaz, besleyici değeri olamayan ekmeklerle midelerini doldurarak beslendiklerini sanıyorlar. Böylelikle aslında gereğinden fazla kalori de alıyorlar.

Unlu mamuller tüketimi köylerde bile obezite sorununu arttırıyor. Bunları da tartışmamız lazım. Yerel buğdaylara dayalı ve ekşi mayayla yapılmış ekmekler tüketilse idi, beslenme iyileşecek, hastalıklar azalacaktı. Daha az buğday ülkeye yetebilecekti. Bunlarla kamu otoriteleri ilgilenmiyor. Kısacası buğday, ekmek önemli ve çok yönlü bir konu. Ama şu anda tespitimiz şu: Buğday üreticisi dört bir yandan darbe alıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar