Maydanozu nasıl koruyalım? Söyleyeceğim, ama sorun sistemik

Buzdolabınızda en çabuk bozulan sebzenin maydanoz olduğunu fark etmişsinizdir? Çabucak çürürler. Çürümenin temel nedeni naylon torbaya ıslak konulmuş veya sonra terleyerek ıslanan maydanozun, naylon torbaya değmesi sonucu mantar ve bakterilerin bu ıslak ortamda hızla çoğalmalarıdır. Peki, nasıl koruyalım? Aldığımız maydanozların saplarını biraz keserek kısaltalım. Sonra ıslak iseler bir tepsiye yayalım ve ara sıra alt üst ederek kurumasını sağlayalım. Yazın dikkatli olalım. Kurutalım derken soldurmayalım. Daha sonra maydanozları kuru bir kavanoza koyup buzdolabına kaldıralım. Çok sıkışık olmamalılar. Gerekirse ikinci bir kavanoz kullanalım. Kapağı sıkı olmalı. Dışarıdan hava girmemeli. Bu şekilde maydanozların çok daha uzun süre, bozulmadan kaldığını göreceksiniz. Meyvelerin de çürümesi aynı nedenle olmakta. Örneğin elma veya portakalları kâğıtlara sararak saklarsanız çürüme çok daha geç olacaktır.

Sebze ve meyvelerin yüksek düzeylerde israf olduğu bir gerçek ve bu durum evrensel. FAO’nun verilerine göre dünyada insan tüketimi için üretilen gıdanın miktar olarak üçte biri, kalori bazında ise dörtte biri kayıp ve israftır. Bu 1,3 milyar ton gıda anlamına geliyor. Milyar tondan söz ediyoruz. Yaklaşık iki milyara yakın insanın tüketebileceği kadar gıdanın her yıl düzenli olarak yok olduğu görülmektedir. Birleşmiş Milletler FAO örgütü (Gıda ve Tarım Örgütü) bu konuda 2014 yılında birçok uzmanın katıldığı bir rapor hazırlamıştı. (Food Losses and Waste in the Context of Sustainable Food Systems) Bu FAO’nun web sayfasından bulunabiliyor. (http://www.fao.org/3/a-i3901e.pdf)

İspanya’da insanlara gıda israf düzeyleri sorulmuş. Ortalama yüzde 4 olduğunu tahmin etmişler. Daha incelikli yöntemlerle aynı konu araştırılmış. Gerçek israf düzeyi bu defa yüzde 18 bulunmuş. Belki siz de yaptığınız israfı biraz küçümsüyorsunuz.

Şimdi birçok kişi diyecektir ki, herkes sebzesini meyvesini dikkatle korursa bu israf sona erer. Olay ne yazık ki maydanozu buzdolabında korumak kadar basit değil. Üretim ve pazarlama aşamalarında da müthiş kayıplar olmakta. 

Bu kayıp ve israfların çoğunluğu sistemiktir. Yani azınlığın çoğunluğu sömürmesinin sonucudur. Endüstriyel gıda sistemi şirketlere dayalıdır. Bu sistem mono kültürden vaz geçemiyor. Çiftçi tek veya az sayıda ürün nedeniyle ürününü yerel olarak satıp bitiremez. Zaten çevresindeki çoğu çiftçi aynı ürünü üretmektedir. Mutlaka aracılar devreye girer. Uzak bölgelere bu gıdaların taşınması kayıp ve israfı kaçınılmaz olarak doğurur. Otellerde israfı kışkırtan açık büfe gibi sistemler müşterileri tatmin etmekten çok, daha az işçi çalıştırma isteğinden doğmakta. Süpermarketler biraz kötüleşen sebze ve meyveleri doğrudan çöpe atarlar. Başka ne yapabilirlerdi? Ekmek fabrikaları uzun süre dayanacak ve besleyici ekmekleri üretirlerse kapasitelerine göre daha az ekmek ürettikleri gibi daha çok emek kullanmak zorunda kalırlar. Nedeni ise beyaz ekmek ve endüstriyel mayalar yerine yerel buğdaylardan üretilmiş yüksek randımanlı unlar ve ekşi maya kullansalardı daha az ekmeği daha çok işçi ile üretmek zorunda kalacak olmalarıdır. Yerel buğday çeşitlerinin unları ve ekşi maya ile üretilen ekmekler ise daha zor bayatlar ve daha az israfa yol açar. Şirketlerin kârları düşerdi, ama herkes için daha sağlıklı olurdu. Her şey olabilir ama kârların düşmesine razı olmazlar.

Maydanoza geri dönelim. Ekolojik üretilen maydanoz kısa saplı ancak kuru madde oranı daha yüksek olduğu için daha dayanıklı olacaktır. Ayrıca nasıl bir maydanoz yiyorsunuz? Sağlık Bakanlığı ve hekimler size maydanoz tüketin diyor. Ama kirli nehir suları ile yıkanmış, tarım ilaçları ve yoğun kimyasal gübre uygulanmış toksik maydanozlar mı tüketiyorsunuz? Bu sorunu çözmek için bireyciliğin ötesine geçmeniz gerekiyor. Beni ilgilendirmez diyorsanız her türlü hastalık belası sizi bulmakta çok geç kalmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar