Tarım Bakanlığı kimden yana

GIDA Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının uyguladığı tarım politikası kime hizmet ediyor? Yasa gereği tarım alanına verilen desteğin ülke milli gelirinin yüzde biri düzeyinde olması gerekiyor. Uygulamada bunun yarısına zor ulaşılıyor. Ancak bu miktardan daha da önemlisi bu desteğin nasıl yapıldığıdır. Doğrusu AKP hükümetinden çok önce de tarım politikalarının halkın ezici çoğunluğu için değil ABD başta kapitalist batılı ülkelerin büyük gıda şirketleri çıkarına belirlendiğini söylemeliyiz. Bunu 1980’lerden sonra adım adım gerçekleştirdiler. AKP hükümetlerinin yaptığı bu politikaları devam ettirmek oldu.
Cumhuriyetin kazanımları birden elden çıkarılamadı. Örneğin Osmanlı’da Duyunu Umumiye’ye bağlı Reji İdaresi tütünde tamamen Avrupa çıkarları için çalıştırılıyordu. Cumhuriyet’te bu kamulaştırıldı ve Tekel kuruldu. Taban fiyatları çiftçiye oldukça iyi bir gelir getirmeye başladı. Gerçi bazı yıllar aşırı üretim sonucu tütünün küçük bir kısmının gübre yapılması, hatta yakılması bile söz konusu olmuştu. Sonra Tekel özelleştirildi. Şu anda tütün Türkiye için nerede ise bitti. Yabancı şirketler istediği fiyatı verebiliyorlar.
On beş yıldır artık büyük ölçüde taban fiyatından söz edilemiyor. Destekler artık kilo veya dekar başına verilen primlere dayanıyor. Bu politika çiftçilerin eline geçen fiyatın tamamen piyasanın insafına kalmasına yol açıyor.
Bu tarım destekleri sistemi uzun yıllardır sürdürülüyor. Sistemi temel olarak belirleyenler IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü. Verilen bu desteklerin çiftçinin eline geçen fiyatı etkilememesi bilinçli olarak tasarlanmıştı. Piyasa fiyatlarını etkilememek isteniyor. Çünkü güya serbest denilen aslında hiç de serbest olmayan piyasanın her kesim için ideal olanı otomatik olarak belirlediğini ileri sürüyorlar. Bu neoliberal anlayışın temel dogmalarından biri ve yerden göğe kadar yalana dayanıyor. Şimdi örneğin buğdayda kg başına 5 kuruşluk bir destek veriliyor. Buğday, arpa konusunda TMO alım fiyatları çok düşük belirleniyor. Yetmedi bir de buğday ve arpanın gümrük vergileri düşürüldü. TMO’nin gümrüksüz ithal yapmasının önü açıldı. Yani serbest diye tanımlanan piyasa aslında güçlülerin elinde. TMO de bu güçlülere alım politikası ile destek oluyor. Örnekler çok arttırılabilir. Örneğin zeytinyağında da litrede 80 kuruş prim veriliyor. Buna karşılık çiftçinin eline 14 TL geçerken bunu alan aracılar 26 TL’ya satabiliyorlar.
Yapılması gereken bazı ürünlerde örneğin buğdayda Toprak Mahsulleri Ofisinin ciddi dü- zeylerde ve etkili alım ve stok politikası ile hem çiftçiyi hem de tüketiciyi korumasıdır. Ancak bu dünyanın efendilerince yasaklanmıştır. Diğer birçok üründe de devletin çeşitli araçlarla kooperatifleri desteklemesi ciddi düzeylerde alım yapabilmeleri sağlanmalıdır. Tarım politikalarımız uzun yıllardan bu yana halkın ezici çoğunluğu çıkarlarına hizmet etmiyor. Ancak şeker fabrikalarının tekrar kamulaştırılmasına yönelik bir anlayış geliştiği görülüyor. Bu sevindirici bir gelişmedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar