Tevfik Dalgıç
Siyasal tutuculuk üzerine bilimsel bir çalışma
Teksas Üniversitesi
Dallas
Türkiye’nin demokrasi tarihine bakılırsa çoğunlukla kendilerini “Muhafazakar”, “Milliyetçi Muhafazakar” veya “Muhafazakar Demokrat” olarak tanımlayan tutucu partiler en fazla iktidarda olanlardır. Bir bakıma Türk demokrasisinin kaderini, ülkenin ekonomik sistemini ve sosyal yapıyı kendilerine muhafazakar-tutucu- diye tanımlayan partiler ve onların liderleri belirledi. Muhafazakarlık felsefesi evrensel bir siyasi inanış ve her ülkede belirli bir sosyo-ekonomik politika uygulamalara yapılan tanımdır aynı zamanda.
Bu yazımda size “muhafazakarlık” tartışmalarına yeni bir bakış getirmek istiyorum. Bizler Türkiye'de bir taraftan kendimize özgü nitelikleri korumayı amaçladığımızı söylerken, bir taraftan da dünyaca kabul görmüş kavramlara kendimizi uydurmaya çalıştığımızı sanıyoruz çoğu kere.
Bir yanlışlığa meydan vermemek için, dünyada neyin nasıl algılandığını da bilmek zorundayız.
Acaba başkaları da aynı şeyleri bizim gibi algılayıp uygulamaya mı çalışıyor, yoksa başkalarında algılama başka uygulama başka mı? Yahut aynı şeyleri başkaları değişik anlayıp değişik mi uyguluyor?
Bu yüzden, bu yazımın amacı psikoloji biliminin bulgularını içeren bir bilimsel araştırmayı tanıtmak olacak. Sonuçta herkes kendi değerlendirmesini kendi yapabilecek. Siyasi ideolojilerin bir kafeterya sistemi gibi azıcık şundan, azıcık bundan alarak kullanılacak bir renkler cümbüşü olup olmadığı da daha belirgin hale gelecek sanıyorum.
Amerikan Psikoloji Derneği'nin yayın organı “Psikoloji Bülteni-Psychological Bulletin” isimli bilimsel derginin Mayıs 2003 tarihli ve 129'uncu cilt 3 numaralı sayısında 4 üniversite öğretim üyesinin araştırmalarının sonuçlarının yayımladığı bir makalede siyasal muhafazakarlığın nitelikleri saptandı.
“Toplumsal Anlayışın Yönlendirdiği Siyasal Muhafazakarlık- Political Conservatızm as Motivated Social Çognition” başlıklı bilimsel araştırmada, son 50 yıl içinde 12 ülkeden siyasal muhafazakarlık görüşlerini işleyen 22 bin 818 konuşma, makale, kitap ve konferans bildirileri ile 88 örnek karşılaştırılarak siyasal muhafazakarlığın genel özellikleri saptandı. Kaliforniya Üniversitesi-Berkeley Kamu Politikası Yüksek Okulu'nda görevli Profesör Jack Glaser ve Profesör Frank Sulloway ile, Stanford Üniversitesi'nden Profesör John Jost ve Maryland Üniversitesi-College Park’ta görevli Profesör Arie Kruglanski tarafından yapılan ortak araştırma siyasal muhafazakarlığın ortak özelliklerini şöyle belirledi:
-Korku ve saldırganlık
-Dogmatizm ve belirsizliğe karşı hoşgörüsüzlük
-Belirsizlikten kaçınma
-Değişime direnme
-Eşitsizliğe hoşgörü ile bakmak
-Emin olma ihtiyacı
-Korku yönetimi.
Türkiye demokrasi tarihine bakarsak bu niteliklerin birçok parti tarafından paylaşıldığını da görürsünüz.
Araştırmada 10 büyük meta analiz tekniği -araştırmaların karşılaştırılarak yeniden analiz edilmesi- kullanılarak sonuçlara ulaşıldı.
Ayrıntılar
Araştırmaya göre; belirsizlikten kaçınma ve korku, muhafazakarları değişime karşı çıkmaya ve sonuça “statükocu”olmaya yöneltiyor. Aynı şekilde korku yönetimi muhafazakarları “herkesten tehdit gelebilir” düşüncesine yönetiyor. Örneğin; ABD’de 11 Eylül terör olaylarından sonra bazı Amerikalıların yabancılara karşı sergiledikleri düşmanlık bunun bir belirtisi olarak yorumlanıyor. Aynı şekilde değişime de karşı çıkma olarak belirleniyor.
Korku ve tehdit altında olduğunu hissetme muhafazakarlığın ikinci niteliğini ortaya çıkarıyor ve “eşitsizliğe destek verme, eşitsizliği hoş görü ile karşılama” görüşünün ortaya çıkmasına neden oluyor. Tıpkı Hindistan'daki kast sistemini veya Güney Afrika'daki ırk ayırımcılığının desteklenmesinde olduğu gibi. Çok değişik muhafazakar insan değişime karşı çıktıkları gibi, eşitsizliği de onaylarlar. Örneğin; Hitler, Musssolini ve eski ABD Başkanı Ronald Reagan kişi olarak birer muhafazakardı, fakat hepsi de sağcı muhafazakar politikacı olarak “idealize edilmiş bir geçmişe dönmek” amacındaydılar. Araştırmacılara göre, tıpkı tüm inanç sistemlerinde olduğu gibi, muhafazakarlık da bazı psikolojik ihtiyaca yanıt veriyor fakat yanlış, akıl dışı veya prensipsizlik anlamına da gelmeyebiliyor”.
Belirsizlikten korku muhafazakarları bilinen, alışılmış, klişeleşmiş ve kalıplaşmış görüşlere bel bağlayıp, basit çözümler aramaya sevk ediyor. Bunalım veya olası bunalım dönemlerinde muhafazakar popülizmin (avamcılık) görüşlerin seçmenlere değişik psikolojik nedenlerle solcu popülizmden daha ilginç geldiğini de belirten araştırmacılar ilginç bir saptamada bulunuyorlar. Onlara göre Stalin, Kruşçev veya Castro gibi değişim yanlısı sol kanat siyasetçileri iktidara geldikten sonra, eşitlik iddiasıyla değişime karşı çıktılar. Örneğin, Stalin giderek eski sistemi korumaya çalışan bir çeşit ”muhafazakar” haline geldi.
Muhafazakarlar kendi durumlarını açıklamak için karmaşık entelektüel tartışmalar yerine, olaylara daha basit açıdan bakarak, olayları siyah ve beyaz mantığı ile açıklıyorlar. Örneğin; ABD başkanı George Bush 2001 yılında İtalya’ya yaptığı bir gezide dünya liderlerine kendi görüşünü şöyle açıkladı: “Neye inandığımı biliyorum ve biliyorum ki, inandığım doğrudur”. George Bush bir İngiliz gazeteciye de ”Benim işim nüanslarla uğraşmak değildir” derken muhafazakar görüşün açıklamasını da yapıyor ve ayrıntılar yerine kendi basit, siyah beyaz ve hatalarla dolu mantığını tekrarlıyordu. Nitekim Irak ve Afganistan'da yapılan hataların sonunda bu ülkelerde bütünlüğü bozmuş ve çözümü olmaksız sorunlar yaratmıştır.
Bu tanımlamalardan yola çıkarak ,Türkiye'de sadece muhafazakar grubun değil aynı zamanda kendilerini liberal gören bazı kişi ve kurumların evrensel tanımlamada hangi yerde durduklarını ve hangi tür siyasal yapılara destek verdiklerini de sorgulamaları gerekir. Hele bunların teokratları, demokrat sanma hataları affedilecek türden değildir.