Yenilen pehlivan mı, yenen pehlivan mı güreşe doymaz?

Ulus olarak ata sporumuz güreşi hep sevdik.
Ahmet Ayık, Gazanfer Bilge gibi pehlivanlarımız Olimpiyatlarda altın madalyalarla bizleri gururlandırdı.
Güreş öylesine köklü bir tarihe sahip ki, 657 yıldır Edirne Kırkpınar’da kutluyoruz.
Yağlı güreş olarak da bilinen çimlerin üstündeki güreşlerde hakemlerin tartışmalı kararlarda yenilenin itirazı ile devam eden güreşlerde sonuçlar hep aynı olurmuş.
Pehlivanların bilinen bu anekdotlarından “Yenilen pehlivan güreşe doymaz” sözü atasözümüz olarak kullanılır olmuş.
Tarihteki savaşlarda yenilen tarafın karşı tarafa tekrar tekrar saldırması da bu sözü doğruluyor.
Hatta savaş sonrası yapılan anlaşmalardan memnun olmayan taraflar, bir süre sonra ezilmişlik psikolojisi ile gündeme taşıdıkları anlaşmayı değiştirmek isterler.
Yenen taraf rahattır.
Nasılsa anlaşma olmuş, belli haklar veya topraklar kazanılmıştır.
Reddeder.
Evrensel uluslararası hukuka dayanır ve “Yenilen” taraf susmak zorunda kalır.
Lozan anlaşması “Türkiye’nin tapusudur”.
Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale ile başlayan İzmir’de işgalci Yunan ordusunun “Denize dökülmesi” ile son bulan mücadele kazanıldığında, konu barış ilan etmeye gelmiştir.
Savaşan taraflar Lozan’da bir araya gelir ve defalarca tekrarlanan müzakerelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları çizilerek barış ilan edilir.
Kaybeden taraf “Yunanistan” olarak ilan edilir.
Yunanistan, işgalci tavırlarındaki kusurlarını bildiğinden Lozan’ı hiç gündeme getirmez.
Getirdiğinde “Kaybeden” özelliği ile Türkiye’nin dikkate almayacağını bilir.
Yenilen pehlivan olarak susar fakat su altından yürüttüğü işlerle Kıbrıs ve Ege Adaları’nda entrika çevirir.
Bizim sessizliğimiz şaşırtıcıdır fakat gerçek budur.
Aman daha fazla bir şey olmadan iktidarın dış politikası değişse diye dua ederiz.
Gün gelir, yenen taraf olarak biz, ne acıdır ki “Lozan’ı” gündeme getirip, tartışmaya açarız.
Böyle bir saçmalık “Yenilen Taraf” olarak Yunanistan’dan olabilecekken, bizim bu tavrımız ülkenin nasıl bir yeteneksiz ve öngörüsüzlükle yönetildiğini gösterir.
Boğazlar, kapitülasyonlar ve Misak-ı Milli sınırlarımızın garantisi Lozan’ın tartışmaya açılması Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının yeniden çizilmesi, yeni savaşlar demektir.
“Yenen Pehlivan” olarak toprağa düşmüş şehitlerimiz huzur içinde yatarken, bu çıkışımızın onların huzurunu kaçırdığına eminim.
Devleti yönetenlere seslenmek istiyorum…
Yenen bizim atalarımız ve bize bu vatanı kanla irfanla bıraktılar.
Yenilgiye uğrayan tarafmış gibi Lozan’ı gündeme getirerek topraklarımız üstünde tartışma çıkarmaktan vazgeçilmelidir.
Bizler ülkemiz için savaşırız fakat bunun nedeni yeter ki düşman olsun.
Stratejik bir planınız var mı bilinmez, bu akıl almaz söylemler yüzünden yeniden bir kurtuluş savaşı istemiyoruz.
İstediğimiz bir kurtuluş var fakat yanlış anlaşılmasın.
Bizim istediğimiz ülkemizin yanlış yöneltilmesinden
vazgeçilmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar