Deniz Gezmiş ruhu

Koca koca adamlar yüreklerine bağdaş kurmuş kinle; ölümsüz insanlara kara çalmaya; isimlerinden bile korkuyorlar.
Ülkem adına bu siyasetçilerden utanıyorum.
Bizim gençlik liderlerimizin sözleri, ölümleri üstünden onlarca yıl geçmesine karşın bile doğruluğunu koruyor.
Bir gün iş adamı kalkıp; ‘Mahir Çayan doğru söylüyordu.
Onun dediklerini o yıllarda dinlesek ülkemiz bugün bu noktada olmazdı,’ diyor.
Denizlerin işkence ile itiraf etmediklerini, onlara kötülük yapanlar itiraflarda bulunuyorlar.
Bir başka koca paşa kalkıp, biz solun belini kırdık; çocuğumuza solcu, kominist diye dünyanın en büyük şairi olan Nazım
Hikmet’i tanıtmadık, yabancı ülkedeki yabancı öğretmeni tanıttı.
Ve solu nasıl yok ettiklerini Emekli Koramiral Atilla Kıyat şöyle dile getiriyor:
“MGK kanalıyla ülkeyi yönetmeye kalktık. Hatta yönettikte” dedi. TSK’nın gücünün bir tehdidin var olması halinde sürdürüleceğine inanıldığını belirten Kıyat,
“Tehdidin ortadan kalkması bizi korkutur hale geldi… Kendimizi toplumdan soyutladık. Kendimizi tel örgüler içine çektik… TSK’da “sen de yüksel sen de hayatını yaşa” zihniyeti olmaya başladı. Biz saydığımız nedenlerin neticesinde Türkiye’de solu yok edenlerin başında gelen kurum olduk.” (*)

Denizlerin defini sırasında mezarlıklar müdürü olan rahmetli Alişan Canpolat o gece bir yüzbaşının tavrını şöyle anlatıyordu:
“AYRI AYRI ADALARA GÖMÜN!”
“ O jandarma yüzbaşının davranışlarını aradan bunca yıl geçmesine karşın unutamıyorum...”
“Yüzbaşı, boş mezarlara göz attıktan sonra, ‘Ayrı ayrı adalara gömün!’ dedi. Ben, itiraz ettim: ‘Yüzbaşım, bu çocuklar iyi günlerinde, kötü günlerinde beraber oldular, ölüme birlikte gittiler. Babaları da yan yana gömülmelerini istiyor. Ayırmayın onları.’ Ayrı adalara defnedilmelerinde ısrar edince, ‘Yan yana olmalarını istemiyorsanız, hiç olmazsa aynı adada birer mezar arayla defnedelim’ dedim. Ailelerin de tepki göstermesi üzerine aynı adada, ancak birer mezar arayla defnedilmelerine izin verdi. Çuvaldan söz ediyormuş gibi, sert bir sesle ‘Atın mezarların içine!’ dedi. Ölüye bile saygısı yoktu. Dediği gibi yaptılar. Gençlerin babaları yüzbaşıya büyük tepki gösterdi.

Oysa bugün bizim gençlik liderlerimize karşı olanlar, yürekli, objektif, başka dünya görüşlerine saygılı olsalar gerçeği görürler.
Dün Denizlerin “Bağımsız Türkiye!” sloganının bugün ne kadar doğru olduğunun hakkını teslim ederler.
Tarih boyu bu toprakların yiğitlerine, halk sözcülerine eşkiya ya da terörist tanımlamasını sürdürüyorlar.
Köroğlu, Pir Sultan, Dadaloğlu dünün eşkıyası, bugün de Denizler terörist diye adlandırılıyor.
Oysa eşkıyanın kim olduğunu bilip haykırıyoruz!
“Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz!”
Bugün ne acı ki Denizlerin idamı için kalem kıranların, astıranların mezarlarına aile bireyleri bile gitmeye utanırken; bizim devrimci gençlik liderlerimizin mezarları
dolup taşıyor.
Yüzbinlerce gencin kadın-erkek adı Deniz konuyor.
44 yaşındaki Deniz’le, üç haftalık Deniz birlikte yaşıyor.
Siz korkularınızla yaşayın! Biz Can Yücel’in şiiriyle;
Mare Nostrum
En uzun koşuysa elbet
Türkiye’de de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
(*) T24.com 16 Eylül 2011

Önceki ve Sonraki Yazılar