Hayır’ın umut iklimi

Çağlayan Adliyesi çınlıyor...  

Adalet istiyoruz!

Gün; 24 Temmuz Basın Bayramı!

Kutlu olsun diyemiyoruz.

24 Temmuz Türk basınından sansürün kaldırılışının 109. Yıldönümü! Kutlayamıyoruz!

Basın Bayramı’nda Çağlayan Adliyesi’nden sesler yükseliyor.

Hak! Hukuk! Adalet!

Kimden adalet bekliyoruz?

Bağımsız yargıdan; bu kadarı da fazla değil mi?

Yargı ne zamandan beri bağımsız ki?

Savcılar iddianame hazırlarken zorlanıyor.

Çünkü yalanlarla, uydurmalarla iddianame hazırlanamaz.

Adı üstünde Cumhuriyet Savcısı; nasıl böyle iddianame hazırlar?

O zaman Adalet mülkün temeli olur mu?

O savcı gün gelir sevdiklerinin yüzüne bakabilir mi?

Güç zehirlenmesi geçince geriye bir enkaz kalmaz mı?

Onurlu bir evlat, eş, baba olmak kolay mı?

Bir de Cumhuriyet Savcısı olmak! İnanın bu en zorudur!

24 Temmuz Basın Bayramı!

İngiltere İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn İngiltere’den Ahmet Şık fotoğraflı tişörtle ses veriyor:

“Hakikate Özgürlük!”

Sosyalist Enternasyonel Genel sekreteri Luis Ayala da “Gazetecilere Özgürlük İstiyoruz!” diyor.

Uluslararası dayanışma olmadan yaşanır mı?

12 Eylül’de kapatılan, mal varlıklarına el konan, tüm yöneticileri tutuklanan DİSK-Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu; ödenen onca bedelden sonra ayakta nasıl kaldı?

Uluslararası sendikal dayanışmanın katkısı asla yadsınamaz.

Biz de haykırıyoruz gazetecilere özgürlük!

Adalet!

Adalet yürüyüşü gösterdi ki insanlar kendine dokunan eylemi sahipleniyor.

Çünkü “tepeden tırnağa herkes yaralı” görünüyor.

Bu unutulmaması gereken bir gerçektir.

Siyaset insanları öylesine yordu, öylesine hırpaladı ki artık parti amblemleri, sloganları, kalıplaşmış sözleri ilgi uyandırmıyor.

Heyecan yaratmıyor! Kadınlara, gençlere dokunmuyor!

Üretmeyen, etkin muhalefet yapmayan siyasete duyulan sevgi yoruldu.

Hızla yorulan bu sevgiyi dinlendirmeliyiz.

Unutmamalı sevgiler de yorulur…

Tek çare ortak payda da buluşmak.

O bizi biz yapan değerlerin önemini anımsamak.

Geçmişte bizi kaynaştıran simgelere sarılmak.

Uğruna verilen mücadeledeki ortak öyküleri buluşturmak.

Referandumun ‘Hayır’la yaratılan umut iklimini iyi okumak.

Adalet yürüyüşü ile biraz daha büyüyen umut iktidara böyle taşınır.

Maddeler yazarak değil yürüyüşte olduğu gibi yaşama katarak yürümeliyiz.

Asla ödün vermeden, kimselerin hakkını yemeden, rol çalmadan bunu yapmalıyız.

Herkes kendince haksızlıklara tavır koyamaz, örgütlü adım atmalı.

Örgütlü yapıların önderliğinde olanaklarımız ölçüsünde eylemlere koşarak katkı sunmalı.

Sesimizi toplumsal seslere katarak büyümek başarıdır!

Muhalefet daha etkin, daha içten, daha saran eylem ve gelecek projeleri ile yeniden yaşamlar kurmayı projelerle anlatmalı.

Acılara, sorunlara dokunarak yürümeli.

Çaresizliğe çare olarak iktidarı yakalarız.

Ben olgusunu aşarak!

Bizi dalga dalga büyüterek yol alırız!

Hayır’ın umut iklimi gelecektir!

Gelecek güzeldir!

Önceki ve Sonraki Yazılar