Yürüyüş

“eksilenler vardı yanımızdan yöremizden

ne yapabiliriz başka,

bilemeden yürüyoruz arada küçük molalar”

Gülten Akın.

Bizim devrimci önderlerimizin yürüyüşleri için dönemin muktedirleri; “yollar yürümekle aşınmaz,”demişti.

O yürüyüşlerin üstünden onlarca yıl geçmesine karşın; korkuyu gölgeleyen sözleri günümüzde tekrarlanır oldu.

Bizler haksızlıklara karşı eylemlerde büyüdük. Bizim 78 kuşağının ilk yürüyüşü 8 Nisan 1976 günü SBF’de öldürülen Hakan Yurdakuler’in cenaze töreni için yapılan yürüyüştür.

Cebeci semtinde başlayan yürüyüş Karşıyaka Mezarlığı’nda son bulmuştu.

O yürüyüşe onbinlerce insan katıldı.

Yürüyüşte marşlar, şarkılar söylemeyi, şairin deyimiyle; acıyı bal eylemeyi ilk kez yaşayarak öğrendim.

O günün akşamı ayaklarım su toplamıştı.

Rahmetli anacığım, ahhlarla vahlalarla tuzlu sulara ayaklarımı soktu, kremler sürdü.

Yine de günlerce yürürken; acılar çektim.

Yıllar bizim için hiç de su gibi akmadı.

Mitinglerin, eylemlerin, yürüyüşlerin, içinde yaş aldık.

Gün oldu yanıbaşımızda kurşun en yakını yol arkadaşımızı bizden kopardı.

Gün geldi bir yürüyü- şün bedelini çok ağır ödedik.

Sendikal yaşamımdaki en büyük yürüyüş 89 Bahar eylemleriyle üzerindeki 12 Eylül Darbe yükünü atmaya çalışan işçi sınıfı içinde gerçekleşti.

1991 Zonguldak Madenci Direnişi ve yürüyüşü ülkemizdeki en büyük yürüyüştü.

Dağlar taşlar, uçan kuşlar Kara Elmas kentinden yola çıkan işçilere yoldaşlık etti.

68 kuşağından Nadire Mater’in kitabının adı gibi “Sokak güzeldir.”

Hak arayıcıları bilir ki eylem eğiticidir.

İşçi sınıfının şiarı “Hak verilmez alınır” sloganı böyle zamanlarda yaşama damga vurur.

O büyük yürüyüşle işçi sınıfı hak kayıplarını almaya, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmaya adım adım yürüdü.

Yürüyüş öyle yaşamsaldır ki ressam Abidin Dino yaptığı tabloya “Yürüyüş” adını vermiş; Nazım Hikmet bu tablo üzerine “Yürüyüş” şiirini yazmıştır:

Bu adamlar, Dino,
ellerinde ışık parçaları,
bu karanlıkta, Dino,
bu adamlar nereye gider?
Sen de, ben de, Dino,
onların arasındayız,
biz de, biz de, Dino,
gördük açık maviyi.

Adalet Yürüyüşü başladığı günden bugüne bu şiir zihnimde yürüyorum.

Adalet özlemi o denli büyüdü ki yürüyüşlere tanık büyüyen bir siyasi lider ‘Adalet’ sözcüğü yazan bir pankartla yollara düştü.

Bu eyleme gülenler, burun kıvıranlar, başaramaz diyenler çok geçmeden ya Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardına düştüler ya da hakkını teslim ettiler.

Yaşayarak öğrenmek sözle öğrenmekten daha kalıcıdır.

Yazla başlayan Adalet Yürüyüşü, yürüyenlere adeta dört mevsim yaşattı.

Aynı siyasi partideki insanlar birbirini yollarda tanıdı, “Yolcu tendir, eğer yollar bedense” misali yol arkadaşı oldular.

Hep bir ağızdan slogan atmanın zevkini, yağ- murdan ıslanmanın sevincini, kavuran güneşli günlerde birbirinin terini silmeyi bildiler.

En önemlisi lokmalarını paylaştılar.

Omuzlarını birbirine yastık yapıp, gökyüzündeki yıldızların şahitliğinde uyudular.

Aslında sizlere bugün başından beri iki Adalet yürüyüşçüsü güzel insanın öyküsünü yazacaktım.

Yazı günüm 2 Temmuz olunca yazamadım, yazacağım…

Üçle, beşle başlayan Adalet Yürüyüşü onbinleri aşarak yüzbinleri kucaklamaya koşuyor…

“Hak! Hukuk! Adalet!” Adalet uğruna bir yaşam adamayı çoktan hak ediyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar