Termik katiller!

Yurt Gazetesi’nin “özgürlükler platformu”ndan herkese selam ve sevgiler…

İlk yazıma duyarlı her bireyi fazlasıyla rahatsız eden bir konuyla başlamak istiyorum:

Dünyaca ünlü Nobel ödüllü yazar Gabriel García Márquez’in Kırmızı Pazartesi adlı romanını okumayanınız yoktur sanırım.

Hani şu “işleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsünü” yazdığı roman!

Bunu neden mi anlatıyorum?

Malum “termik katiller”e bir yenisi daha ekleniyor!

Eskişehir Alpu Ovası’na bir termik santral kurulmak isteniyor.

Hem de tam 422 futbol sahası büyüklüğünde.

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir’in Türkiye’deki yaşanabilir illerden ikincisi olduğunu ancak yapılacak olan termik santralle kentin büyük bir çevre sorunuyla karşı karşıya kalacağını söylüyor.

Dinleyen var mı peki!

KARA MİZAH

Büyükerşen der ki:

“Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı temsilcileri santral kurulması planlanan bölgedeki köylülerle toplantılar yaptılar. Ve bu toplantılarda, kara mizah olabilecek gerekçeler ileri sürmektedirler. Bunlardan bir tanesi; geçenlerde köylüler toplanmış, kendilerine buradaki hava sıcaklığının santral sayesinde bir iki derece daha yükseleceği, dolayısıyla köylülerin tarım yerine seralar kurarak buralarda çiçek yetiştirebilecekleri, meyve ekebilecekleri ve oralardan para kazanabileceklerini anlatıyorlar. Yine aynı şekilde köylünün zengin olacağı telkin edilmektedir.”

Arkasından ölümlerin, hastalıkların, kurak toprakların, sağlıksız suların, sancılı doğumların geleceği bilindiği halde göz göre göre işlenen cinayetin anlatıldığı romanın öyküsü gibi değil mi sizce?

DİKKAT FOTOĞRAF ÇEKEBİLİR!

Ufuk Kıray başarılı bir fotoğraf sanatçısı…

Ancak sanatı engelli...

Termik katiller!

Toplumsal meseleler üzerine “eleştirel fotoğrafların” derlendiği “Dikkat Fotoğraf Çekebilir” adını verdiği bir fotoğraf kitabı çıkardı.

10 yıllık emeğin ürünü. 

Kitabı ilk edinenlerden biri olarak, bayıldığımı söylemeliyim.

Çok zekice kurgulanmış ve çekilen her bir fotoğraf size kısa film tadında hikâyesini de anlatıyor. Gelecekteki torunlarıma hediye edebileceğim bir başyapıt kıvamında.

Ufuk Kıray, kitabının basımı ve dağıtımı konusunda sorunlar yaşamış.

Diyor ki: 

“Aslında kitaba en üst perdeden bir engel yok, ama insanların zihinlerindeki korku daha büyük bir engel teşkil etti. Matbaadan  başlayan, dağıtımcıya varan aman başımıza bir iş almayalım düşüncesi kitabı insanlara ulaştırabilmeme engel oldu.”

Ayrıca Ufuk Kıray sanatını sadece fotoğrafla da sınırlamamış, tecavüz yasasını konu alarak da bir eleştirel kısa film çekmiş.

Ancak organize şikâyetler sebebiyle YouTube’tan kaldırılmış.

Fakat daha sonra katıldığı yurtiçi ve yurtdışı festivallerden iyi derecelerle dönmüş.

Söylenecek çok sözü sanatla aktarmanın etkisi malumunuz.

“Sanat ve sanatçı özgürlüğü” sahip çıkmamız gereken değerlerin ilk sırasında yer alsaydı keşke...

DİL ZAPTİYESİ

“Bu da ne?” dediğinizi duyar gibiyim. 

Ben de ilk gördüğümde “Eyvah!” dedim…

“Başımıza şimdi bir de dil zaptiyesi mi diktiler?”

Sosyal medya sularında merakla dolaşırken bir Twitter adresine tesadüf ettim:

@dilzaptiyesi

Aman diyeyim, noktaya virgüle dikkat edin:)

Herkesi yakalayıp deşifre ediyor. 

Abbas Güçlü, Abdulkadir Selvi, Ayşe Arman, Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, Hıncal Uluç nasiplerini almışlar bile…

Hoş kalın!

Önceki ve Sonraki Yazılar