Behice Boran’ın doğduğu kent Bursa!

10 Ekim Türkiye’nin yakın tarihi açısından bir büyük alçak katliamın yıldönümüdür.

Ölen 101 insanın önünde saygıyla eğiliyorum.

10 Ekim Türkiye sosyalist hareketinin öncü isimlerinden biri olan Behice Boran’ın da ölüm günüdür.

Boran, 10 Ekim 1987 yılında Belçika’da, vatan topraklarından uzakta yaşama gözlerini yumdu.

Onu yurdundan eden, ona bu ülkeyi dar eden 12 Eylül faşist yönetimi 1981 yılında vatandaşlıktan da çıkarmıştı,

Ancak ölüsü doğduğu, emek verdiği topraklara getirilebildi, burada gömüldü.

***

Peki kimdir Behice Boran?

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanlığı yapması onun siyasal yanıydı.

Türkiye’nin ilk kadın parti başkanıydı. Kadının aktif siyasal yaşama katılmasının öncüsüydü.

***

O aynı zamanda bir bilim insanıydı.

Bu önemli bilim insanı, Türkiye’nin ilk kadın sosyologlarından biriydi.

Toplumsal Yapı Araştırmaları: İki Köy Çeşidinin Mukayeseli Tetkiki adlı kitabı, saha araştırmasının da olduğu ilk sosyoloji çalışmalarından biri olarak kabul edilir!

1938 yılında Amerika’da doktorasını yaparak Türkiye’ye dönen Behice Boran, sonraki yıllarda Kore Savaşı’na asker gönderilmesine karşı çıktığı için üniversiteden atılan öğretim üyeleri arasında yer aldı.

1965 yılında Urfa’dan milletvekili seçilen Boran, Mehmet Ali Aybar’dan sonra Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanlığı’na getirildi.

12 Mart darbesinin ardından tutuklanarak cezaevine konuldu.

1974 yılında afla çıktı ve yeniden açılan Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanlığı’nı üstlendi.

Benim kişisel hafızamda Behice Boran’ın geçkin yaşına karşın 1980 1 Mayıs’ında yasaklı Taksim’e çıkarken gözaltına alınırken anımsıyor!

Bir süre ev hapsinde tutulan Boran, sonraki süreçte yurt dışına çıktı.

Türkiye Komünist Partisi ile Türkiye İşçi Partisi’nin birleştiğini duyurmasının ardından yaşama veda etti.

*****

Behice Boran’ın kişisel yaşamını ve siyasal gelişimini anlatabilmek için 20. Yüzyılın başına, o dönemin Osmanlı Bursa’sına dönmek lazım.

1800’lü yılların sonlarına doğru Ruslar’ın zulmünden kaçanlar Anadolu’yu yurt tutmaya başladılar. Behice Boran’ın ailesi de 1890’lı yıllarda Kazan’dan göç edenler arasındaydı. O tarihte Bursa’ya gelen aile, bu kentte ticaret yapıyordu.

Behice Boran ailenin üçüncü çocuğu olara 1 Mayıs 1910 tarihinde Bursa’da doğdu.

******

Boran’ın çocukluğu ile ilköğreniminin üç yılı Bursa’da geçti.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından aile İstanbul’a taşınma kararı verdi.

O sırada Boran 10 yaşındaydı.

Bu kısa zaman bile Behice Boran’ın yaşamının şekillenmesinde önemli yer tutacaktır.

*****

1908’de ilan edilen İkinci Meşrutiyet’in özgürlük yankıları Bursa’da da duyuluyordu.

Abdülhamit’in baskıcı yönetiminden kurtulan basın, özgürce yayın yapmaya başlamıştı.

Behice Boran’ın yaşam öyküsünü koca bir kitap haline getiren Gökhan Atılgan, ‘Genç Yurtsever’ başlıklı bölümde o havayı şöyle anlatıyor:

İkinci Meşrutiyet’in ilanından bir yıl sonra, 1909’da, Anadolu halkının sorunlarını yansıtmak amacıyla yurt gezisine çıkan gazeteci Ahmet Şerif, ilk uğrağı Bursa’dan Tanin gazetesine gönderdiği mektubunda ‘Meşrutiyet’in büyüleyici etkisi burada da görülüyor. Memleketin genel hayatının yeniliğe doğru kaydığı, karanlık bir geçmiş ile parlak bir geleceğin sınırında bulunduğu … anlaşılıyor. “

******

Gökhan Atılgan, Boran ailesinin Bursa’da günlük gazete okuduğunu aktardıktan sonra, Uğur Mumcu’nun Behice Boran’la yaptığı söyleşiden şu alıntıyı yapıyor:

Okur-yazar olmak, hele de günlük gazete takip etmek Osmanlı toplumunda ender bir durumdu…

…Günde düzenli olarak iki gazete alan Sadık ve Mahire çifti, gelişmeleri yakından takip etmeye eğilimli, yurt ve dünya sorunlarına duyarlı kişilerdi

******

Yordam yayınlarından çıkan Behice Boran’ın bu kapsamlı biyografisinin girişindeki çizdiği Bursa fotoğrafı aslında o dönemi çok güzel yansıtıyor.

Bursa’ya, Balkan Savaşı sonrası oluşan siyasal çalkantılarının küçük bir laboratuarı olarak bakılabilir.

Bugünden bakarak İttihat Terakkicileri yerden yere vuranların bu satırları bir kez daha dikkatli okumasında yarar var.

Çünkü bu toprakların vatan olmasında onların yanlışları kadar büyük katkıları olduğu da çok açık…

İttihat ve Terakki mensuplarının bir büyük yanlışı şuydu; onlar sandı ki, toplum Abdülhamit’in baskısından kurtulur ve her millet özgürce yaşarsa, Osmanlı parçalanmaz!

Bugünkü bazı safdiller gibi…

Hiç de öyle olmadığı kısa süre sonra görüldü ve aniden patlak veren Balkan Savaşı Osmanlı’yı darmadağın etti:

Balkan Savaşı, Osmanlı millet sisteminin çözülüşü bakımından bir dönüm noktası oldu. Osmanlı yönetiminin ‘ittihad-ı anasır’ (unsurların birliği) özlemi Balkan Savaşı ile suya düştü ve bunun yerini koyu bir milliyetçilik aldı. Yönetimdeki İttihat ve Terakki Cemiyeti bir yandan Türk ulusunu oluşturacak tabanı biçimlendirirken bir yandan da öteki milliyetlere ve dinlere mensup olanları yıldırıp göçe zorladı ( Zafer Toprak). Bu durumun Bursa’ya yansıyışı, azınlık nüfusunu oluşturan Rum ve Ermenilerin kenti terk etmesi şeklinde oldu.

Rum ve Ermenilerin Balkan Savaşları ve 1914 yazında başlayan Birinci Dünya Savaşı dönemlerinde artan göçleri, Bursa’nın etnik ve kültürel yapısını bozmakla kalmadı, geçimsel yapısına da darbe vurdu.

Çünkü kentteki imalat ve ticaret sektöründe etkin olan gruplar Rumlar ve Ermenilerdi (Şeker), 33 yıl süren II. Abdülhamit (Saltanat yılları 1876-1909) istibdadının ardından gelen İkinci Meşrutiyet’le birlikte bütün Anadolu’da olduğu gibi Bursa’da da esmeye başlayan ümitli hava yerini karamsarlığa terk etmişti.

Yoksulluk, kıtlık dönemi başlamış, farklı etnik ve dinsel kökenlere mensup gruplar arasındaki barış içinde bir arada yaşamanın yerini, düşmanlıklar almaya başlamıştı.”

*****

33 yıl önce yaşama veda eden Behice Boran’ın önünde saygıyla eğiliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar