Bir gecenin değil 100 yılın cahili Mahir Ünal!

"Harf devrimi ile bir gecede cahil kaldık. Dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz. Dil devrimiyle dilimiz bir gecede bitirildi" şeklinde tezleri savunanlara bir küçük örnek Bursa’dan vereyim.

1895 yılında, yani o gurur duyulan Abdülhamit’in padişahlığı döneminde, kolera salgını nedeniyle Bursa’ya gelen hekimler arasında bulunan Dr. Şerafeddin Mağmumi Bursa köylerine ilişkin şu gözlemde bulunur:

Bursa köylerinin ikinci göze çarpan konusu da ‘eğitimsizlikleri’dir. Hiçbirinde ‘okul’ denmeye layık bir bina görünmez. Köylerde ad olarak ‘Feyz-i Hamidi’, Avn-i Hamidi, Nuru Hamidi vb’ adlarından biriyle adlandırılmış okullar vardır. Ama yerini sormayınız. Ya ahır gibi karanlık bir dam ya da çoğunlukla mescitin bitişiğindeki teneşirhane (ölülerin yıkandığı yer), bir yanda tabut vb. duruyor. Bir köşede veya toprak üstünde üç beş çocuk ‘namaz sureleri’ni öğreniyorlardı. Hele ‘Muallim’(öğretmen)lerin çoğu ad(ları)nı yazamıyorlardı. Birkaçına köylerinin sağlık durumu konusunda ilmühaber yazdırmak gerekli oldu, orada bir Arapça tamlama olan ‘Şerafeddin’ (Şerafettin) adını ‘Şerfettin’ olarak yazdılar. Halbuki Hıristiyan köylerine girerken mutlaka bir iki katlı bir bina uzaktan göze çarpar. Sormaya gerek yok. Mutlaka okuldur. İçinde muazzam sıralı dershaneler, duvarlarında haritalar, şekiller asılı. Öğretmenlerinin çoğu idadi okullarındaki bilimleri bile öğretme gücünde kişilerdi.”

(Bir Osmanlı Doktorunun Anıları, Dr. Şerafeddin Mağmumi, Büke Yayınları…

1. Basım Şubat 2001, Sayfa-91).

 

 

 

****

 

Filmi biraz ileriye sarayım ve 1928 yılına geleyim.

 

1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı ‘Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun’un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleşmesi sürecinden itibaren, harf değişikliğinin yarattığı ilk şokla günlük gazete sayılarında kısa bir süre için düşüş yaşanmakla birlikte, ilerleyen zamanlarda gazete ve kitap satışları hızla yükselmiştir. Mesela 1927’de 45.000 olan günlük gazete satışı 1935’te 130.614’e, 1945’te ise 201.500’e çıkmıştır.”

 

Bir dönem AK Parti Bursa İl Başkanvekili olan Tahsin Bulut, AK Parti’nin 20 yılını değerlendirdiği kitapta bu bilgiyi verdikten sonra şu önemli aktarmayı yapar:

Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın soyundan gelen ünlü edebiyatçı ve tarihçimiz Demokrat Parti kurucularından Prof. Dr. Fuat Köprülü, başlangıçta harf inkılabına karşı olmasına rağmen, Eylül 1938 tarihli Ülkü dergisindeki ‘Alfabe İnkılabı’ başlıklı yazısında eski görüşlerini tekzip eden bir açıklamada bulunur. Şöyle der: ‘On yıl bir milletin hayatında çok kısa bir zamandır. Alfabe inkılabı, bu kadar kısa bir müddet içinde bile memleketin kültür hayatında muazzam hamleler doğurmuş, çok feyizli, müspet neticeler vermiştir.”

(Tahsin Bulut, Nereden Nereye, AK Parti’nin 20 Yılık İktidar Serüveni, Ezgi Yayınları).

 

****

 

Alfabe değiştirme girişimleri Atatürk ve Cumhuriyetle başlamadı.

Osmanlı’nın son dönemlerinde arayışlar var. Tarihçiler alfabe ile ilgili ilk adımın Ahmet Cevdet Paşa ile Münif Paşa’dan geldiğini yazarlar.  Onlar, Arap alfabesinin Türkçe’deki bazı sesleri ortaya çıkarmada yetersiz kaldığını ve bunu aşmak için bazı iyileştirmeler yapılması gerektiğini söylerler. O kadar ki Münif Paşa, 1862 yılında verdiği bir konferansta, Avrupalı 6-7 yaşındaki çocukların okuyup-yazmayı kolaylıkla öğrenirken, Osmanlı tebaasının kendini ifade edemediği belirterek alfabede ıslahat yapılması gerektiğini savunmuştu.

 

****

 

1869’da Terakki Gazetesi yazarı Hayrettin Bey, ‘Maârif-i Umûmiye’ adlı makalesinde doğrudan doğruya Latin alfabesini almaktan söz ediyordu. Hayrettin Bey’e göre toplum, içinde bulunduğu zorlukları ancak Lâtin yazısı ile aşabilirdi. Latin harfleri sayesinde yüzde 3’ü geçmeyen ‘okur-yazar’ oranının artacağına inanıyordu.”

(Mehmet Kurthan, 12 Kasım 2019, internet sitesi).

Burada özellikle yüzde 3 sayısına dikkat çekmek istiyorum. Osmanlı’da okuma yazma oranı hiçbir zaman toplumun yüzde 10’unu geçemedi.

 

 

****

 

Sözkonusu yazar aynı yazıda bir başka bilgiyi daha paylaşır:

Birinci Meşrutiyet'i 1876'da ilan ederek anayasal düzeni kabul eden Sultan 2. Abdülhamit'in de Arap harfleriyle okuma ve yazmanın zorluğunu dile getirdiği bir sır değildi. Ali Vehbi Bey tarafından Fransızcadan çevrilerek yayımlanan ‘Siyasi Hatıratım’ isimli kitabında Abdülhamit ‘Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma öğrenimindeki güçlüktür. Bu güçlüğün nedeni ise harflerimizdir,’ der ve bu soruna çözüm olarak ‘Belki bu işi kolaylaştırmak için Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur,’ ifadesini kullanır. Ancak Latin harflerini kullanma konusunda oldukça olumlu bir yaklaşım sergileyen Abdülhamit'in, Mustafa Kemal'in gösterdiği cesareti o günün şartları altında göstermesi mümkün olmadı.”

 

***

 

Sonraki süreçte alfabenin ıslah edilmesi çalışmaları devam eder ama net sonuçlar alınamaz.

1910 yılında Arnavutluk Latin alfabesi kullanmak için Osmanlı yönetimine başvurur ama Şeyhülislam bunu kesin bir dilli reddeder.

1913 yılında Tanin gazetesi Latin harflerini kullanmaya başlar.

İttihat ve Terakki iktidarında Enver Paşa’nın bazı girişimleri olur, başarısızlıkla sonuçlanır.

 

****

 

1923 İzmir İktisat Kongresi’nde İzmirli Ali Nazmi ve iki arkadaşı Latin harflerine geçilmesi önergesi verir ama Başkan Kazım Karabekir “İslam Birliği’ni bozacağı’ gerekçesiyle önergeyi gündeme aldırmaz.

 

****

 

Harf devrimi maceramız cumhuriyetle başlamadı. Çok çeşitli milletlerden oluşan Osmanlı imparatorluğunun alfabesi, dili Arapça-Farsça ağırlıklı Osmanlıcaydı ama ulus devletin dili ancak Türkçe olabilirdi.

Ayrıca eski harflerle yazılan bütün önemli yapıtlar günümüz diline çevrildi. Ortada bir cahil bırakılmışlık varsa, yeni harflerle cahil kalan milyonlarca insana ne demek lazım?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar