Evet, Vahdettin soysuzdu!

Tamam, bazıları ‘Resmi tarih’ diyerek, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının anlattıklarına dudak büküyor olabilir.
Ancak Fesli Kadir Mısırlıoğlu’nun esinlendiği, bütün Mustafa Kemal düşmanlarının anlattıklarının kaynağı olan Rıza Nur’un söylediklerine ne dersiniz?
“Birkaç yüzyıldır, Saray ve Bab-ı Ali’nin (hükümetin) bilgisizliği ve akılsızlığı yüzünden devlet, büyük felaketler içinde korkunç biçimde çalkandıktan sonra, sonunda tarihe karışmış bulunduğu bir anda, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu ve gerçek sahibi olan Türk milleti, Anadolu’da hem dış düşmanlara karşı ayaklanmış ve hem de o düşmanlarla birleşip millet aleyhine harekete geçmiş olan Saray ve Bab-ı Ali’ye karşı mücadele atılarak, Türkiye’de Büyük Millet Meclisi ve onun hükümet ve ordularını oluşturarak, dış düşmanlar, Saray ve Bab-ı Ali ile fiilen ve silahla ve bilenen çetin zorluklar ve acı yoksunluklar içinde savaşıma girişmiş ve bugünkü kurutuluş gününe ulaşmıştır.
Türk milleti, Saray ve Bab-ı Ali’nin hainliğini gördüğü zaman, bir anayasa çıkararak, onun birinci maddesiyle egemenliği Padişahtan alıp doğrudan millete… vermiştir. Hal böyleyken, İstanbul’da düşmanlar ile işbirliği yapmış olanların, hala saltanat ve Osmanlı ailesinin haklarından söz etmelerini görmekle şaşkınlığa uğramış bulunuyoruz.”
(TBMM 1. Dönem Zabıt Ceridesi, sayfa 313. Aktaran Turgut Özakman, Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele, sayfa 55, Bilgi Yayınevi, Eylül 1997).
Dahası aynı Rıza Nur, 7 Kasım 1922 günü gazetecilere, “Tek kişiye kölelik devrinin geçtiğini söyleyecektir.”
(Turgut Özakman, sayfa 57).
 
**
 
Rıza Nur’un bu noktaya gelmesinin elbette nedenleri var?
19 Mayıs 1919’dan önce Vahdettin’le son görüşmesini şöyle anlatır Mustafa Kemal:
“Yıldız Saray’ının ufak bir salonunda Vahideddin’le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında, dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine paralel hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordalarındaki toplar sanki Yıldız Sarayı’na doğrulmuş! Manzarayı görmek için oturduğumuz yerlerden başlarımızı sağa sola çevirmek yeterli idi.”
(Mustafa Kemal’in ağzından Vahidettin, Falih Rıfkı Atay, Pozitif yayınları, İstanbul, 2005).
 
**
 
Düşman gemileri, kahramanlık destanı yazdığımız Çanakkale’yi geçip İstanbul’a demirlemiş, Anadolu’nun dört bir yanı düşman askerlerinin postalları altına ezilirken, Padişah Vahdettin İngiliz askerlerinden yönetimi bir an önce devralmasını ister:
“Padişah, Türkiye’nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için Brtitanya hükümetinden istirhamda bulundu. Britanya memurlarının kontrol maksadıyla memleket içine gönderilmesini ve Britanya subaylarının idareye yardımda bulunmalarını rica etti.”
(Jeschenke, İngiliz Belgeleri, sayfa 4, aktaran Turgut Özakman, A. G. E. Sayfa 40).
 
*
 
Yurda davet ettiği İngiliz askerlerinin ve onların kuklası Yunanlıların yenilgisi üzerine aynı Padişah Vahdettin İngiliz Komutan Harrington’a mektup yazarak,  “İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devlet-i fehimesine iltica (sığınma) ve bir an evvel İstanbul’dan mahall-i ahara naklimi (başka bir yere götürülmemi) talep ederim efendim. 16 Teşrin-i Sani 1922)” diyebilmişti.
 
**
 
Peki Vahdettin kötü biri miydi?
Kişisel olarak olmayabilir.
Çok sigara içen, iyi bir saz şairi, besteci, dindar ama yobaz olmayan biriydi.
Konyak içtiği biliniyor. Almanya ziyareti sırasında imparatorun şerefine şampanya kadehini kaldırdığının pek çok tanığı var.
 
**
 
Ama bunlar onu aklamaya yeter mi?
Asla…
İngilizlerin Meclis’i basıp bazı milletvekillerini tutuklayarak Maltay’a sürmelerine ses çıkarmayan, dahası buna ‘Hayırlı bir iş’ diyen Vahdettin’e ‘aciz’ demek gerekmiyor mu?
Anadolu isyancılarının idam fermanını imzalayan padişah hain değilse nedir?
Sakarya savaşında Türk yurdu ölüm kalım mücadelesi yaparken, 1 Eylül 1921 tarihinde İstanbul’da Yıldız Sarayı’nda görkemli bir düğün yaparak gerdeğe giren Vahdettin’e soysuz denmeyecek de ne denecek?
Savaşta genç insanlar vatan uğruna ölürken 61 yaşında, 18’lik Nimed Nevzad’la evlenen padişah haysiyetsiz diye nitelenmeyecek de, ne yapılacak?
 
**
 
Bu yazının dipnotu: Mersin Çamyayla’da Nutuk dağıtan Ülkü Ocakları’nı İlçe Milli Eğitim Müdürü engelledi. Bursa’da Eğitim-İş Başkanı Özkan Rona, Ülkü Ocakları’nın okullara dağıttığı ‘Çocuklar İçin Dede Korkut” kitabına yönelik eleştiri yaptığı için saldırıya uğramıştı. Bakalım bu konuda MHP ve ülkücü kuruluşlar nasıl tepki gösterecek?

Önceki ve Sonraki Yazılar