Fethullahçı çetenin hedefindeki kadın Türkan Saylan!

Yıl 1999…
El konulup havuz medyası haline gelmeden önceki ATV’de Ali Kırca'nın televizyon programında, Fethullahçı çetenin devleti ele geçirme çalışmaları içinde olduğunu en açık, en net ve en doğru şekilde ifade eden insan Türkan Saylan’dı.
Daha sonra bunu TBMM kürsüsünden Kamer Genç dile getirdi.
Bu konuşmasından 10 yıl sonra, 2009 yılında, kanser hastalığının pençesinde kıvrandığı bir dönemde AKP ile aynı menzile baş  koymuş bu alçak örgüt, intikamını almak için harekete geçti.
Ölümünden kısa bir süre önce, saat 05.00 sıralarında evini aradılar, sonra da gözaltına almak istediler.

****
 
Fethullaçı çetenin Türkan Saylan’a yönelik suçlamaları çirkin ve asılsızdı, bugünkü iktidar medyasında da dile getirilmişti.
“Ordudaki subayları ayarlamak için Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin verdiği burslarla okuyan kızların” kullanıldığından tutun da misyonerliğe kadar pek çok suçlama yapılmıştı.
AKP iktidarının ve lağım medyasının desteğiyle dalgalar halinde tutuklamalar gerçekleştirilmişti.
‘Kafes Eylem Planı’, ‘Amirallere suikast’, ‘Gölcük belgeleri’, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) yöneticileri hakkındaki iddialar birleştirilmiş 86 sanıklı ‘Poyrazköy’ davası açılmıştı.
Boy boy silahların çıkarıldığı Poyrazköy davası ile ÇYDD’nin ne ilgisi var demeyin, amaç bu derneği silahlı örgüte sokup yok etmekti.
Çünkü FETÖ bu derneği ve Türkan Saylan’ı kendine rakip görüyordu.
Çağdaş insan yetiştirmek için elini taşın altına koyan Türkan Saylan'ı kanserli yatağından kaldırıp gözaltına alamayan FETÖ'cüler, 13 Nisan 2009’da başlatılan operasyonla ÇYDD’nin bütün şubelerine baskın yaptılar.
Yönetim kurulu üyelerinden Prof. Dr. Ayşe Yüksel, Filiz Meriçli ve Cihan Demirci ile ÇYDD'nin Şişli Şube Başkanı Ersin Haşlamacı, Kartal, Bakırköy, Beyoğlu, Pendik Şube Başkanları da gözaltına alındı; Kadıköy Şubesi, İzmir Şubesi, Adana, Antalya, Mersin, Bursa, Şanlıurfa, Trabzon ve Van şubelerinde ise aramalar yapıldı.
Fethullahçı çete kendisine rakip gördüğü ÇYDD’yi sindirmeyi, tümüyle yok etmeyi kafasına koymuştu.
Ancak tuzak kuran bu örgüt kendi kurduğu tezgaha düştü, lanetlendi.
 
CÜZZAMI BİTİREN KADIN!
 
Dilimize yerleşmiş bir deyim var, bazı insanlara yaklaşılmaması gerektiğini vurgulamak amacıyla "Cüzzamlı muamelesi görmek" cümlesi kullanılır.
Bu hastalığa savaş açan, onları yeniden yaşama bağlayan Türkan Saylan, bir tıp öğrencisi olarak ihtisas yaparken gittiği Bakırköy Akıl Hastanesi'ndeki manzarayı ve duygularını Ayşe Kulin’e şöyle anlatmıştı:
"Hastanenin hali perişan. Parmaklıkların ardından çoğu çırılçıplak, kimisi pijamalı ama hepsi de avazı çıktığı kadar bağıran, bize ellerini kollarını sallayarak bir şeyler söylemeye çalışan hastaları gördüğümde, daha beter bir manzara olamaz diye düşünmüştüm. Yanılmışım.
Bahçenin ucuna doğru yürümeye başladık. Rehber doktor, biz yürürken bir yandan da bize cüzzamlılar hakkında çeşitli bilgiler veriyordu. Örneğin, Akıl Hastanesi'nde elliye yakın numaralandırılmış ahşap bina vardı. Bunlardan bir tanesi cüzzamlılara verilmişti. Dikenli tellerle ayrılmış olan bu binada yaşayanlar, yalnızlığa terk edilmiş insanlardı. Akıl hastalarının artıklarıyla karınlarını doyurur, kendi aralarında yaşar, diğer hastaların yanına gidemezlerdi.
 Köylerde kasabalarda adı cüzzamlıya çıkandan herkes kaçardı. Cüzzamlı kızlar kocaya varamaz, erkeklerine kimse ne kız ne de iş verirdi. Askere almazlar, insan arasına karışamazlardı. Sokakta oynayan çocuklar cüzzamlıları taşlardı. Büyükler onları görünce yol değiştirirlerdi.
 Paçavralar içindeki hastalar barakalardan birer ikişer dışarı çıktılar. Gözleri görmeyenler diğerlerinin omuzlarına tutunarak, sakatlar değneklerine dayanarak titrek bacaklarının üzerinde yavaş yavaş bulunduğumuz yere yaklaştılar. Ben donup kalmıştım, korku filmi seyreder gibiydim.
Tepede duran bizler, Hoca hastalık hakkında bilgi verirken, çukura hapsedilmiş, cüzzamlılara, sirk hayvanların bakar gibi bakıyorduk.
Öğlen saati gelmiş olmalı ki, tam o sırada hastaneden geniş bir lenger içinde yemek geldi. Hastalar barakalarına döndüler, bakraçlarını alıp çıktılar, görevli uzun saplı keçeyle onlara mümkün olduğu mertebe uzak kalmaya dikkat ederek bakraçlarına yemek doldurdu ve gitti. Hastaların bazıları oldukları yere çömelerek yemeklerini yemeğe başladı.
Bazıları da parmakları kaşığı kavrayamadığı için tıpkı hayvan gibi başlarını yere bıraktıkları yemek kabının içine soktu.
Mideme sancı saplandı. Gözlerim karardı, sendeledim. Yanımda duran arkadaş, rengimin uçtuğunu görünce, 'İyi misin?' diye sordu.
'İyiyim.'
'Sen keşke hamile halinle bu fasıla hiç katılmasaydın, bak rengin kül gibi oldu.'
İyiyim demiştim ama aslında hiç iyi değildim. İnsanların vahşi hayvanlarmış gibi muamele görmeleri karşısında perişandım. Üzgündüm. İsyan noktasındaydım.
Ben cehennemi görmüştüm. Cehennemde henüz ölmemiş ama yaşarken ölüden betere dönmüş elliye yakın insan vardı."
(Bu öykünün devamı Ayşe Kulin’in Türkan adlı kitabında...)


****
 
Uzun bir alıntı oldu ama işte Türkan Saylan'ın cüzzamla savaşa nasıl bir duyarlılıkla başladığını anlatmam gerekiyordu. Türkan Hoca, cüzzamlı insanlara, hekimlerin ve insanların dokunmasını öğretti, tedavi etti, pek çoğunu yeniden yaşama kavuşturdu.
Onun savaşı sayesinde bugün artık Türkiye'de cüzzamlı yok!
 
****
 
Türkan Saylan 18 Mayıs 2009’da yaşamını yitirdi.
Fetullahçı çetenin dağıtıldığını, yargı önüne çıkarıldığını göremeden öldü.
O çeteye operasyon yaptıranların iktidarı sürüyor ne yazık ki!
Onların İstanbul’daki uzantıları da “Biz Türkan Saylan adını hiçbir yere verdirmeyiz” diye diretmeye devam ediyorlar.
Verdirmesinler ama bilinsin ki Türkan Saylan milyonların kalbinde yaşamaya devam ediyor.

ÖLÜNÜN ARKASINDAN KÖTÜ KONUŞTULAR!

16 Aralık Perşembe günü İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde söz alan AKP Grup Sözcüsü Faruk Gökçe, “Biz burada olduğumuz sürece, AK Parti çoğunluğu burada olduğu sürece Türkan Saylan gibi bu toplumu bölen kişilerin isimleri bir yerlerde yaşatılmayacaktır” dedi. 
Saylan’ın toplumu nasıl böldüğü sorusu bir yana, ölümünden onca yıl geçmiş bir insanın arkasından konuşulmasını nasıl içlerine sindirebildiler? Hani dininiz buna engeldi? Peygamberin bu konuda hadisinden haberiniz yok mu:
 “Ölen isterse bir müşrik olsun, ölüler hakkında kötü şeyler konuşmak bir Müslüman’a yakışmaz. Konuşulan ölüye ulaşmaz. Ancak yaşayanları incitir; sevenlerini kırar.”

Önceki ve Sonraki Yazılar