Dr. Aybars Akoğlu

Dr. Aybars Akoğlu

VATAN SİZE MİNNETTAR

Korkuyorum, her an, her nefeste. Sanki havanın içinde başka insanların solumadığı bir şey var ve beni boğuyor. Rüzgar esse ince ince, ardımda birini elinde silahıyla hissediyorum. Beynimin içinde ne olduğunu düşünmek bile tedirgin ediyor beni. Yüzümü gördüklerinde benden korkan herkes, korkutuyor beni.

Acaba korkaklık içimde mi vardı da o kahrolası gün onu açığa çıkardı. Oysa korkunun ne olduğunu bilmeyen bir çocuk, gözü pek bir gençtim. Korkak olsam bizim mahallenin kızına laf attılar diye Arnavut Volkan, Kasap Muzaffer ile üç kişi, on kişinin olduğu o kahveye hesaplaşmaya gidebilir miydim? Kafamda patlayan şişeyi herifin elinden alıp boğazına dayayabilir miydim? Allah’tan başka hiçbir şeyden korkusu olmayan ben, neden böyle oldum, neden kendi gölgem adeta düşmanım gölgesiyle karışır oldu?

İlk defa korktuğum o gün mü bunu doğurdu yoksa eve döndüğümde çocuklarımın beni gördüğünde korkusu mu bunu ateşledi? Aslında orada kardeş kabul ettiklerimin arasında en şanslılardan biriydim. O lanet ses kulak zarımı patlatırcasına tüm evreni doldurduğunda,  tanrıdan tek beklentim bacaklarımın hala yerinde olmasıydı. Göz gözü görmüyordu tozdan. Ellerimle bacaklarımı bulmaya, onları hissetmeye çalışıyordum. O zaman fark etmiştim ilk defa korkuyu, belki de içimde fitili hep olan o lanet duyguyu. Astsubay İbrahim defalarca anlatmıştı mayınlı alanda bacaklarını yitirenleri. Ağlayarak bir yandan kendi bacaklarımın yerinde olduğunu anlamaya çalışıyor bir yandan da haykırışlar içinde devrelerimin halini görmeye çalışıyordum ama hala göremiyordum hiçbir şey. 

O andan itibaren yanımda olan, hiçbir şeyden korkmayan, ölümü hafife alan her yiğidin kendi hayat hikayesi yeniden başladı. ‘Vatan Sana Canım Feda’ diye talimlerde haykırırken samimiydik. Şehit olmak hepimiz için belki de bir ödül olacaktı. Ama belki de tanrı bunu istememişti. Artık yepyeni bir kimliğimiz vardı: ‘Gazilik’

Helikoptere şimdi sedye üzerinde bindirilmiştim. Kendimi acizleşmiş hissediyordum. Belki de aciz hale gelmiştim gerçekten. Cephede milyon dolarlık teçhizatlar bizlere emanet edilip, parasını tüm timin mal varlığı bir araya gelse ödeyemeyeceğimiz silahları kullanırken şimdi sivilde hiçbir işe yaramayan adamlar haline gelmiştik sanki. Ben en şanslıydım. Bana o lanet geceden kalan, tek gözümü yitirmek, yüzümde dikkat çeken bir iz ve bu hiç geçmeyen Allah’ın cezası bu korku oldu. İlk başta çocuklarım, yüzüme bakmaya korkuyorlarken artık onlar da alıştı babalarının bu haline. Etrafımızda herkes alıştı belki de bizlerin bu haline. Bir tek biz alışamadık. 

Son günlerde bu korkuyu yenmek için adeta bir ödülüm var. İzmir Büyükşehir Belediyesinin otobüslerinde Gazi olarak kayıtlı İzmirim kartımı okuttuğumda ‘Vatan Size Minnettar’ diye bir ses tüm otobüsün havasını dolduruyor ve o korkuya sebep olan her neyse onu yok ediyor. İnsanların o sesle dönüp bana baktığında korktuklarını ya da acıdıklarını görmüyorum. Sevgiyi, saygıyı hissediyorum belki de ilk defa hayatımda. İçim ısınıyor, gülmek geliyor içimden ama tutuyorum. Artık daha sık otobüse biniyorum, daha çok dışarı çıkıyorum. Korkunun panzehrini sonunda buldum. 

Dip Not: Bu uygulamayla Gazilerimizi onore eden İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bu uygulamayı düşünüp hayata geçiren yetkililere bu şehrin insanı olarak teşekkür ediyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar